DÜNYAYI YÖNETEN GIZLI ÖRGÜTLER
(Teori Subat 2003 sayi 157)
Doç. Dr. Ümit Sayin
Degerli dostum Necip Hablemitoglu'nun anisina
Genel durum
Yeni Dünya Düzeni'nin dünyayi yeniden paylasmada Türkiye'nin basina 21. yüzyilda inanilmaz çoraplar örülmek istenmekte ve Türkiye adim adim Sevr kosullarina sürüklenmektedir. Oynanmakta olan bu satranç oyununda Türkiye'de dev bir operasyon yapilmis ve "Sah" köseye sikistirilmistir (Manisali 2002a ve 2002b). Mat olup olmamasi bundan sonra Türk Genelkurmayi'nin atacagi adimlara baglidir. ABD tarafindan planlanan bu operasyon, AB ülkelerinin de yardimiyla simdilik basariyla yürütülerek hedeflenen ekonomik kriz ülkede basariyla yaratildiktan sonra, tüm piyonlar rollerini basariyla oynamislar ve 79 yil önce Hilafeti kaldiran Türk devletinin tepesine Hilafetçi artigi ve ABD kuklasi bir parti usta bir manevra ile -umutsuzluk içindeki halk kandirilarak- geçirilmistir.
Tüm hükümet üyelerinin ve bakanlarinin Naksibendi veya Fethullahci baglantilari Aydinlik dergisinde yayimlandigi halde sadece bir iki bakandan tekzip gelmistir. Hükümet üyelerinin büyük çogunlugu ünlü Abant Toplantilarini düzenleyen Fethullahçi örgütlenmenin odagindaki Birlik Vakfi'nin üyesidir. Bir zamanlar "demokrasi tramvayi"na gerekirse binebilecegini ya da eregine ulasmak amaciyla papaz giysisi bile giyebilecegini söyleyen, camilerin kubbelerini migfer olarak takacak, minareleri de mizrak olarak kullanacak Tayyip Erdogan liderligindeki kadronun yönetiminde Türkiye'yi ileride daha vahim sorunlarin bekledigi açiktir.
Diger yanda ise ABD 80 bin askeriyle Diyarbakir'da konuslanmak ve Türkiye'yi hiç ilgisi olmadigi bir savasa bulastirmak istemektedir. ABD'nin hedefi açiktir. Kafkasya ve Ortadogu petrol ve dogal gaz bölgelerini Naziler gibi isgal etmek ve Asya'nin stratejik bölgelerini kontrol altina almak! Ama rambo çigliklariyla savas naralari atan Türk medyasinda hiç deginilmedigi üzere, ABD'nin asil hedeflerinden birisi de Türkiye'yi parçalamak ve Dogu Anadolu'da ABD kuklasi bir Kürt devleti kurmaktir. Türkiye'yi parçalama ve çökertme operasyonu asikar bir biçimde Kibris üzerindeki Annan Plani ile, NGO'lari ile, Fener Patrikhanesi'ne ve Rum azinliklara verilen haklar ile, Rum Pontus'u ile, Kuzey Irak'taki Kürt Senatosu ile Türkiye'de ajanlik faaliyeti gösteren vakiflariyla basarili bir sekilde sürdürülmektedir. Degerli Necip Hablemitoglu'nun katledilmesi Türkiye'yi istikrarsizlastirma operasyonunun bir parçasidir ve korkarim ki bu cinayetler sürecektir. Cinayetleri ise çok daha büyük bir ekonomik kriz beklemektedir. Ya Türk askeri, kriz durumlarinda ABD'nin müdahele gücü haline getirilecek ya da ekonomisi kisirlastirilmis ve tarimi çökertilmis olan Türkiye açliga mahkum edilecektir. Yani "Sah ve Mat" gerçeklesmesi planlanmistir.
Bu yazida Türkiye'deki durumu irdelemek açisindan dünyayi yöneten gizli güçleri ortaya koymaya çalisacagiz. Simdilerde Globalizasyon adiyla bize yutturulmak istenen Yeni Dünya Düzeni bir günde kurulmus bir strateji degil, kökeni imparatorluklar ve sömürgeler dönemine dayanan bir plandir. Globalizasyon, ulusçulugu ve sinirlari kaldiran bir sistem degil, aksine ezen uluslarin kayitsiz sartsiz hakimiyetine yol açacak acimasiz, emperyalist ve fasist bir yapidir. Yeni Dünya Düzeni'ni sekillenderen iki temel dev güç vardir. Bunlardan birisi Yahudi lobisi ve tekellerinin kurdugu gizli cemiyetler, ötekisi ise WASP adi verilen beyaz, Anglo Sakson, Protestan azinligin kurdugu gizli cemiyetlerdir. ABD'de tüm güç ve medya bu gizli cemiyetler tarafindan sekillendirilmektedir. Yahudilerin de içinde yer aldiklari CFR (Council on Foreign Relations), Bilderberg gizli örgütü ve Trilateral Komisyon bu cemiyetlerin temelini olusturur. Bir istihbaratçi olan George Orwell'in 1984 isimli kitabinda belirtildigi üzere, medyayi kontrol eden beyinleri kontrol eder. Beyinleri kontrol eden ise, toplumlari kontrol eder (son örnegini 3 Kasim seçimlerinde gördügümüz gibi).
ABD'de medyayi ve beyinleri kim kontrol eder?
ABD'de her yere yayilan ve en çok seyredilen kanallar yaklasik 15 aile tarafindan ve 24 sirketle yönetilmektedir (Chomsky, 1988, 1991, 1992, 1994). Bu sirketler sunlardir (Chomsky, 1988, 1991): Advance Publications (Newhouse ailesi), Capital Cities (Devlet Kökenli, DK), CBS (DK), Cox Com (Cox ailesi) , Dow-Jones (Bancroft-Cox ailesi), Gannet (DK), GE (General Electric), Hearst (Hearst ailesi), Knight-Ridder ailesi, News Corp (Murdoch ailesi), New York Times (Sulzberger ailesi), Reader's Digest (Wallace ailesi), Scripps-Howard (Scrips ailesi), Storer Corp (Storer ailesi), Taft (Taft Ailesi), Time Inc. (karisik ve DK), Times Mirror (Chandler ailesi), Triangle (Annenberger ailesi), Tribune Co. (McCormick ailesi), Turner Broadcasting (Turner ailesi), Fox Broadcasting (Fox ailesi).
ABD'de bugün, hem gizli-derin devletten izinsiz, hem de bu ailelerden izinsiz hiç bir gerçegi yayimlayamazsiniz (ABD gizli devleti için bkz. Vankin 1996; Constantine1997; Blum 2000). Belirli bir elit zümrenin kontrolü altinda olan ABD medyasinin, bunun bir sonucu olarak da dünya medyasinin gerçeklerle ilgili fazla bir bilgi yayinlanmasi beklenemez. Zaten tüm Amerikan halki 11 Eylül olayinda oldugu gibi medya tarafindan tamamen uyutulmus ve inanilmaz senaryolar ile sadece Amerikan halki degil, tüm dünya kandirilmistir (Meyssan 2002; Sayin 2002).
Bu sirketlerin pek çogunun yöneticisi özel ve elit bir alt kültürden gelmektedir ve hep ayni söylemi dile getirirler ve Yeni Dünya Düzeni'nin temel bir parçasidirlar. Bu egilim, dünyayi dinlemek ve yönetmek için NSA (National Security Agency) tarafindan kurulmus ECHELON sisteminin diger üyeleri Ingiltere, Kanada, Yeni Zelanda ve Avustralya'da da pek degismemektedir (Sayin 1998; Hager 1997). ABD'de de Washington ve New York merkezli CFR'nin yerini bu ülkelerde Bilderberg ve Trilateral Komisyon almaktadir.
Medyanin basinda da mutlaka bu örgütlerin elemanlari bulunur. Asagida bazi örnekleri siraliyoruz (Kisaltmalar B: Bilderberg üyesi; T: Trilateral Komisyon; C: Council on Foreign Relations, en az iki veya üç gizli cemiyete üye olanlardan örnekler verilmistir, bu örgütler daha sonra tanimlanacaklardir, Kaynak: Ross 2000):
Robert Erburu (C ve T): Times Mirror baskani
Forester Lynn ( B ve C): Netwave Inc. Haberlesme sistemleri
Paul Gigot (B ve C): Wall Street Journal, Washington yazari.
Henry Anatole Grunwald (B ve C): Time dergisi, editör
Jimmie Lee Hoagland (B ve C): Washington Post, editör yardimcisi.
Claude Imbert (B ve T): Le Point, Paris.
Dinç Bilgin (B ve T): Sabah Yayincilik ve 1 Numara Yayincilik.
Wyatt Thomas Johnson (C ve T): CNN baskani.
Flora Lewis (C ve T): New York Times, Paris, köse yazari
Charles William Maynes (B ve C): Foreign Policy Magazine, Carnegie vakfi (CIA baglantili)
Albert J. Wholstetter (B ve C): Wall Street Journal, yazar
Robert Leroy Bartley (B, C ve T): Wall Street Journal, Editör ve baskan.
Thomas L. Friedman (B, C ve T): New York Times, köse yazari.
David Gergen (B , C ve T): US News and World Report, Baskan ve editör.
Katharine Graham (B, C ve T): Washington Post, direktörlerden
James Fulton Hoge (B, C ve T): Foreign Affairs Magazine direktörü
(bu dergi CFR'in resmi organidir).
Mortimer Benjamin Zuckerman (B, C ve T): US News ve World Reports, Atlantic Montly, NY Daily News. Bas Editör.
Dünyada hakimiyeti elinde tutan bu Anglo Sakson ve Yahudi medyalarinda tek bir ideolojinin borusu öter: Globalizm. Globalizasyonun ve Yeni Dünya Düzeni'nin temel felsefesini ortaya koyan da ORDO AB CHAO (Kaostan Düzen) mottosu ile ortaya çikmis Illüminati, Skulls and Bones Society (SBS, Kuru Kafa ve Kemik Cemiyeti), Bohemian Grove (veya Bohemian Club) gibi gizli cemiyetlerin ta kendisidir! Daha sonra bu cemiyetlere 20. yüzyilda Council on Foreign Relations (CFR, Dis Iliskiler Konseyi), Bilderberg ve Trilateral Komisyon eklenecek ve diger ülkelere de yayilarak kayitsiz sartsiz bir Yeni Dünya Düzeni veya bir Anglo Sakson Firavunlar devri yaratmak için büyük bir mücadele verilecektir (Sutton 1986; Domhoff 2000; Ross 2000; Marrs 2000).
Dünyadaki pek çok tüketim malzemesini ve diger mallari sistematik gizli örgüt agina sahip bir elitler grubu kontrol etmektedir. Bu elitler grubu tüm dünyaya yayilmislar ve pek çok kilit noktayi bilinçli ve planli bir biçimde isgal etmislerdir. Artik dünyayi yöneten bir Büyük Agabey vardir ve bu Büyük Agabey bahsedilen elitlerin olusturdugu gizli bir agdir; bu agin tarihsel mistik bir geçmisi de vardir! Büyük Agabey örgütünün üye sayisi 8-10 bini asmaz, ama savaslarin çikmasindan dünyadaki para hareketlerine, uyusturucu trafigi ve kara paradan ülkelerin çökertilmesine, hükümetlerin degistirilip, ülkelerin parçalanmasina kadar (Rusya ve Yugoslavya örnegi) bu elitler grubu ve Büyük Agabey etkilidir.
Yeni Dünya Düzeni, arkasinda masonik gizli örgütlenmelerin oldugu bir uluslararasi agin ve Council on Foreign Relations (Dis iliskiler konseyi), Trilateral Komisyon ve Bilderberg isimli örgütlerin planlayip, dünyaya dayattigi kayitsiz sartsiz emperyalist bir sömürü sistemidir.
Yeni Dünya Düzeni ve bu örgütler neden tehlikelidirler?
Yeni Dünya Düzeni'nin amaçlari ve tehlikeleri hakkinda tonlarca kitap yazilmis, globalizasyonun insanliga sunacagi acimasiz gerçekler hakkinda yüzlerce konferans verilmistir. Fakat bahsedilen gizli örgütlerin ve CFR, Bilderberg ve Trilateral Komisyo'nun tehlikeleri hakkinda yazilan kitaplar bir avuçtur. Çünkü bu örgütler hakkinda bilgiye ulasmak çok zordur. Bu örgütlere üye olan kisiler istihbarat örgütlerinin, silahli kuvvetlerin, NATO'nun veya Savunma Bakanliklarinin, bankalarin, dev tröstlerin en tepesindeki insanlardir. Nazilerden pek de farkli olmayan bu insanlarin gerçek yüzlerini daha iyi anlayabilmek, ancak onlarin dünya insanligi üzerinde oynadiklari rolü sergileyerek mümkün olabilir. Bu örgütler niye tehlikelidirler? Çünkü:
Savaslari onlar çikarirlar. Ne kadar sürecegine onlar karar verirler, kimlerin katilacagina ve hangi sinirlarin çizilecegine onlar karar verirler (Su anda içine girmekte oldugumuz savasta oldugu gibi). Birinci Dünya Savasi'nin çikmasinda J. P. Morgan ve Rockefeller'in büyük etkileri oldugu ve savas sonunda da inanilmaz kârlar elde ettikleri bilinmektedir (Marrs 2000). Ayrica 2. Dünya Savasi'nin basinda (Hitler'in yükselisinde de) Rockefeller grubunun Hitler'e yaptigi yardimlar bilinmektedir. Rockefeller'lar, bu Büyük Agabey'in, CFR veya Skulls and Bones Society'nin merkezindedirler.
Parayi kayitsiz sartsiz onlar kontrol ederler. ABD'deki Merkez Bankasi'ndan tutun, diger uluslardaki merkez bankalarina kadar tüm temel bankalarin kilit noktalarini onlar kontrol ederler. Iskonto oranlarini, para teminini, altin stoklarini ve altin fiyatlarini, borsa fiyatlarini onlar ellerinde tutarlar ve kontrol ederler. Dünyada akmakta olan tüm kara para bu örgütlerin kontrolündedir.
Hükümetleri onlar kontrol ederler. Pek çok ülkede kimin basbakan, kimin vali veya kimin yönetici konumuna gelecegini onlar kontrol ederler. Gerekirse hükümetleri yikarlar, yerine yenisini kurarlar, islerine gelmezse onu da yikarlar ve bunu kimsenin ruhu duymadan yaparlar. Medya bu gerçeklerden bahsedemez.
Medya ve bilgiyi onlar kontrol ederler. Temel pek çok medya kuruluslarini onlar kontrol ederler. Beyin yikama yöntemleri ve medyayi yönlendirme yöntemleri korkunçtur. Onlarin izni olmadan büyük medyaya yayin yapmaniz mümkün degildir.
Ücretleri, vergileri maaslari onlar kontrol ederler . Emeginize net olarak hakimdirler. Tüm ücretleri, endüstrilerdeki maaslari, isçi maaslarini onlar kontrol ederler.
Mafyayi onlar kontrol ederler. Detaya girmeye gerek yok, çünkü zaten kendileri mafyadir. Diger mafya örgütlenmelerini onlar kontrol ederler.
Bilimi ve teknolojiyi onlar kontrol ederler. Bilimi ve teknolojiyi çok kilit noktalardaki ögretim görevlileri veya çok kilit noktalardaki sirket görevlileri sayesinde onlar kontrol ederler.
Istihbarat örgütlerini ve ordulari onlar kontrol ederler. ABD'deki hemen her istihbarat örgütünün üst düzey görevlisi veya ileri geleni ya bahsedilen gizli örgütlerin üyesidir, ya da CFR, Trilateral Komisyon veya Bilderberg üyesidir. Avrupa ve Japonya'daki istihbarat örgütlerinde de bu kisiler çok etkilidir. Türkiye'de ise son 50 yildir yönetici konumuna gelmis pek çok kisi ya Trilateral Komisyon veya Bilderberg üyesidir.
Su unutulmamalidir: Bu örgütlerin güçleri, nitelikleri ve üyeleri ortaya çikarildiktan sonra kesinlikle alt edilebilirler. Bu örgütleri böylesine siralamak onlarin yenilmez olduklari vurgulamak amaciyla degil, aksine onlarin iç yapilarini ortaya koymak ve alt edilebileceklerini vurgulamak amaciyla yapilmaktadir.
Asagida her üç örgüte de (Trilateral Komisyon, Bilderberg ve CFR) üye olan kisilerin isimlerini ve bulunduklari konumlari sunuyorum (Ross 2000).
Her üç örgüte de üye olan elitler
Paul Arthur Allaire: Xerox sirketi direktörü, CFR direktörü.
Graham T. Allison: Ulusal Politika Merkezi üyesi, eski CFR Direktörü.
D. Orville Andreas: Archer Daniels Sirketi Baskani.
R. Leroy Bartley: Ünlü Wall Street Journal Editörü.
C. Fred Bergsten: Ünlü Brookings Institition Yöneticisi.
Robert R. Bowie: Kitalararasi Gelistirme Merkezi üyesi.
John Bredemas: Texaco sirketi direktörü, eski senatör.
Zbigniew Brzezinski: Ulusal güvenlik danismani, Stratejik ve Uluslararasi Çalismalar Enstitüsü.
John H. Chafe: Senatör, Fin. Sel. Intellig. Direktör.
Bill Clinton: Eski Baskan , Arkansas Valisi.
Richard N. Cooper: Harvard'da Prof. CFR direktörü, Devlet Bakanligi, Ekonomik isler.
Gerald Corrigan: CFR direktörü, Federal Merkez Bankasi. Eski direktörü, Goldman Sachs.
Lynn E. Davis: Devlet Bakani, Uluslararasi Güvenlik Sekreteri.
John Mark Deutch: CIA direktörü, Savunma Bakanligi.
Martin S. Friedman: Prof. (Harvard) Ekonomik Arastirmalar Ulusal Bürosu.
Stephan J. Friedman: Goldman Sachs Sirketi.
Thomas L. Friedman: New York Times gazetesi, köse yazari.
David. L. Gergen: US News ve World Report Direktör ve Clinton 'in danismani.
Louis Gerstner: IBM Sirketi sahibi ve Baskani.
Kathrine Graham: Washington Post gazetesi, köse yazari ve Brookings Inst.
Maurice Greenberg: CFR direktörü, Am. Int. Group Inc. Baskan Yardimcisi.
Lee Herbert Hesburgh: Senatör , Indiana uluslararasi iliskiler.
W. Alexander Hewitt: Jamaica Büyükelçisi.
James F. Hoge: CFR'nin yayin organi Foreign Affairs'in direktörü.
Richard Holbrooke: ABD Büyükelçisi, B. M. üyesi Credit S. First Boston Corp.
Vernon E. Jordan : Aikin, Huer and Feld Sirketi, RJR Nabisco yöneticisi.
Henry A. Kissenger: Nixon ve Carter dönemi Devlet Bakanligi, Sekreter.
Winston Lord: Devlet Bak. Sekreter yardimcisi, Dogu Pasifik ve Asya Iliskileri.
Jessica T. Mathews: Uluslararasi baris için Carnegie Vakfi Baskani (CIA ve DIA).
Winston P. McCracken: Michigan Üniversitesi Prof.
Robert Strange Mc Namara: Dünya Bankasi Baskani, Eski Savunma Sekreteri, Brookings Inst. (CIA baglantili).
Walter F. Mondale: ABD Büyükelçisi, Japonya Devlet Bakanligi.
J. Benjamin Nye: Hazine Bakanligi Sekreteri ve etkin baskani.
Joseph S. Nye: Ulusal Istihbarat Konseyi Baskani, Harvard Dekani
Rozanne L. Ridgway: Atlantik Konsül, RJR Nab Direktörü.
Charles W. Robinson: Kitalararasi Gelistirme Konsülü, Brookings Inst. (CIA baglantili).
David Rockefeller: Chase Manhattan Bankasi baskani, Rockefeller Sirketi Baskani, CFR baskani, Trilateral Komisyon baska. Bahsedilen tüm örgütlerin basindaki çekirdegin yöneticisi.
Brent Snowcroft: Ulusal Güvenlik Konseyi Baskan yard, CFR eski baskani.
Helmut Sonnefeldt: Brookings ve Carnagie Endowment (CIA baglantili).
George Soros: Soros Fund Baskani, Open Society Institute.
Laura D. Tyson: Prof, Harvard, Ekonomik danismanlik Komisyonu baskani.
Paul A. Volcker: Federal Reserve System (Merkez Bankasi) Baskani.
John C. Whitehead: Brookings Institution baskani (CIA yan kurulusu) NYC, AEA investor.
Paul D. Wolfowitz: John Hopkins Ünv Dekani, Ileri Uluslararasi Iliskiler (CIA).
Robert B. Zoellick: Stratejik ve Uluslararasi Iliskiler Merkezi baskani.
M. Benjamin Mortimer: US News, World Reports, NY Daily News, Atlantic Montly Baskani ve yöneticisi, pek çok medyayi kontrol etmekte.
Eski ve Yeni Dünya Düzeni'nde gizli cemiyetlere kisa bir bakis
Dünyanin kurulusundan beri insanlar sosyal sistemler içinde belirli bir güç arayisinda olmuslardir. Belirli sosyal siniflarda ve özellikle 16-18. yüzyildan sonra yönetici sinifi teskil eden üst burjuvazide belirli mevkilerin dagilimi arz-talep dengesine uygun olmamaya baslamistir. Ayrica klise ve din baskisina karsi da, farkli ve daha açik görüslü düsünceye sahip insanlar farkli örgütlenmeler içine girme ihtiyaci duymuslardir. Bu yüzyillarda eski mistik gizli cemiyetlerin de törelerini ve yöntemlerini kullanan yeni yapilanmalar görmekteyiz. Masonluk ve ILLUMINATI bu özellikleri fazlasiyla içermektedir.
Aslinda gizli cemiyetler büyünün ve ayinlerin basladigi çok eski dönemlere kadar gider ve pek çok gizli cemiyetin kurulusu Misirlilar ve Mezopotamyalilar zamanina kadar uzanmakta, Sümer ve Akadlara, 5000 yil önceye gitmektedir. Ama ilk gizli cemiyetlerin temel çikis noktasi din ve Tanri ile bütünlesme çabasidir. Ilk gizli cemiyetleri olusturanlar da zaten samanlar, din adamlari ve ruhban sinifi olmustur. Zoroastrianizm, Mithraism, Pitagorasçilik, Neo-Platonizm, Kabalizm, Sufism, Batiniler (Hasan Sabbah'in gizli cemiyeti), Tapinak ve Malta Sovalyeleri ve Gül Haç örgütü ve daha binlercesi Misir, Mezopotamya ve Ortadoguda kendi inanç, sembolizm ve ritüel sistemleri ile yogrulmuslar ve yillarca birbirlerinden etkilenerek Rönesans dönemine kadar ulasmislardir. Burada söz konusu olan masonik cemiyetlerdir, ama burada hedefimiz tüm masonlari ve masonik aktiviteleri kötülemek degildir. Yüzlerce kola ayrilmis olan masonluk kendi alt kültürü içinde bazi masonik olgulari ve yapilari da beraberinde getirmistir. Masonlugun tarihte insanlara olumlu etkileri de olmustur. Öncelikle 18. yüzyil öncesi Anderson Anayasasi'ndan önceki masonlarin pek çogu aydinlanmaci ve bilimsel kisiligi ön plana çikan kisilerdir.
Varligi halen tartisilan Gül Haç (Rose Croix) örgütünün de masonlugun farkli bir devami oldugu, hatta 1614'lerde kliseye karsi Ingiltere'de manifestolar verdigi de söylenir. Rose Croix'da bulundugu ve büyük üstatlik yaptigi söylenen bazi kisileri son yillarda bulunan parsomenlerdeki kayitlarina ve 'Holly Blood and Holly Grail' ( Kutsal Kan , Kutsal Kase) isimli kitaptaki bilgiye göre sayalim isterseniz (Baigent 1983). Leonardo da Vinci (1510-1519); Robert Boyle (1654-1691); Isaac Newton (1691-1727); Charles Radclyffe (1727-1746); Victor Hugo (1844-1885); Claude Debussy (1885-1918). Daha pek çok ünlü isim mevcut bu gizli masonik örgüttedir! Bu örgütün de farkli bir masonik örgüt olarak faaliyetlerini halen dünyanin heryerinde sürdürdügü iddia edilmektedir. ILLUMINATI'ye de bir kol veren grubun Gül Haç teskilati oldugu düsünülmektedir.
Bu gizli cemiyetlerin hepsi tarihte olumsuz etkiler yapmamistir, aksine Hür ve Kabul Edilmis Masonlar Cemiyeti Fransiz Ihtilali ve Amerikan Devriminin örgütlenme yapisini ve temel kardeslik, esitlik felsefesini olusturmus, devrimlere ideolojik bir ag örmüstür. Fransiz Ihtilali'nin pek çok kahramani masondur. Kuzey Amerika'ya masonluk 1730'larda gelmistir. Benjamin Franklin 1731'de mason olmus ve 1734'de Pennsylvania 'nin Büyük Üstadi olmustur. Rose Croix'larin (Gül Haç) üçlü konsülünde yer almistir. George Washington 1752'de masonluga alinmis 1789'da da Baskan olmustur. Amerikan baskanlarinin büyük çogunlugu masondur. Masonik örgütlerin pek çogu Türkiye'de de adi çok tartisilan Tapinak Sovalyeleri'ne dayanir.
Tapinak sovalyeleri
Tapinak sovalyeleri, Haçli seferleri sirasinda Hugues de Payen isimli soylu bir sovalye tarafindan 8 diger sovalye ile birlikte 1119'da kurulmustur (Baigent 1983; Barret 1999; Draul 1989). Bu dönem Hasan Sabbah'in ve Batinilerin etkisinin bitmek üzere oldugu bir dönemdir. 1099'da Kudüs alininca, Tapinak sovalyeleri buraya giden hacilari ve Avrupalilari korumak için devreye girdiler. Resmi olarak Troya konsülü tarafindan 1129'da Isa'nin Fakir Sovalyeleri ve Süleyman Tapinagi Tarikati olarak kuruldular. Tapinak sovalyelerinin sayisi hizla artti, 1130'da 300 kadar Tapinak sovalyesi Kudüs civarina vardi. Tapinak sovalyesi olabilmek için klise karsisinda fakirlik yemini etmek, bekaret ve kliseye itaat basta geliyordu. Görevleri din adamlarini ve Kudüse gidenleri korumakti. Sayilari artti, Anadolu'da ve Kudüs civarinda kendilerine kaleler insaa ettiler ve kendilerine ait bir alt kültür kurdular. 1139'da basarilarindan dolayi Papa Innocent II onlara tam bagimsizlik tanima hatasinda bulundu. Krallar ve soylular da hoslanmamalarina ragmen mecburen Tapinak Sovalyeleri'ne toprak ve toprak kirasi alma hakki tanidi. Böylece sayilari binleri asti ve hem Anadolu'da hem de deniz kenarindaki diger bölgelerde kaleler insaa ettiler ve duvarci ustasi anlamina gelen ilk 'masonik' aktivitelerine baslamis oldular. Zamanla soyulmaktan korkan hacilara yardimci olmak için onlarin degerli esyalarini muhafaza etmeye, ilk seyahat çeklerini ortaya çikarmaya basladilar. Tabii gizli bazi isaretler tasimasi gereken bu yazili kagitlardaki semboller yüzyillardir bölgedeki mistik akimlardan etkilendi ve onlarin alt kültürleriyle bütünlesti.
Tapinak Sovalyeleri'ne üye özel olarak seçilir, tarikata kabul edilirler ve çok farkli bir egitimden geçirilirlerdi. Bu sirada Arapça ögrenip, eski Yunan eserlerini okumaya basladilar. Bankerlikle ve ticaretle de çok zenginlestiler. Papalik ve Fransiz krali onlarin gücünün azaltilmasi gerektigini sonunda anladilar, çünkü hermetizm, alkemi (simya) ve bilimle de ugrasan bir alt kültür yaratmislardi. 1307'de Papa Clement V'in emri ile bazi Tapinak Sovalyeleri geri çagrildilar, büyücülükle suçlandilar, iskence gördüler ve yakildilar. 1314'de Tapinak Sovalyeleri'nin büyük üstadi Jacques de Molay Paris'te bir kaziga çakilarak yakildi. Bunun üzerine geri çagrilan Tapinak Sovalyeleri Iskoçyaya kaçtilar ve orada operatif masonlugu kurdular ve Anadolu'daki, Kudüs'teki kaleleri ve merkezleri ile haberlesmeyi sürdürdüler. 36'sinin haricindeki Tapinak Sovalyelerini yakalayamadilar. Özellikle suçlama büyü, hermetizmle (ilk kaynaklari astroloji, astrolojiye dayali hekimlik ve büyü olan, I.S. II ve III yüzyilda ise Stoaciligin ve Platonculugun, Zerdüst dininin de da damgasini tasiyan, Hristiyanligini Mesih anlayisini reddeden, Bati mistisizminin esasini olusturan bir felsefe ve din) ve alkemi ile ugrasmalari, maddi güçlerini Papaligin hizmetine sunmamalari ve Papaliga garip gelen sembolik ve allegorik ritüelleriydi. Bu ritüellerde söylenen sözler ezberleniyordu ve yazili degildi ve ne yaptiklari belirsizdi, kliseye karsi ayaklaniyor olabilirlerdi. Avrupa'da büyük bir olasilikla Tapinak Sovalyeleri daha sonraki yüzyillarda farkli örgütler olarak devam ettiler, bunlarin en önemlisi asagida açiklayacagimiz Rose Croix (GÜL HAÇ) örgütüdür.
Rose Croix (Gül Haç örgütü)
1188'de Prieree De Sion MS 46 yilinda kurulan ORMUS (inisiye edilenler tarikati veya tekris edilenler tarikati) isimli tarikatin bir adinin da l'Ordre de la Rose-Croix Veritax oldugu, bir rivayete göre de Isa'nin çarmihtan inip bu tarikati kurdugu söylense de, Dames Frances Yates'e göre ilk ismine 1614'de yayimlanan Fama Fraternatis'de, Confessio Fraternatis ve The Chemical Wedding of of Christian RosenKreuz' da rastlanir. Bu devirde yazilan ve Rosy Cross Manifestolari olarak bilinen üç eser bir Hiristiyan olan Rossy Cross'dan ve allegorik bir efsaneden ve bir manifestodan bahseder. Almanya'da 1378'de dogan Rosy Cross Anadolu'ya ve kutsal topraklara gitmis 106 yasinda 1484'de ölmüstür. Bu eserler simya ile, gizli bilimle ve tipla ugrasan kliseye karsi olan gizli bir toplulugun varligindan dem vurur. Eserlerde masonik sembolizm ve dolayli anlatim kullanilir. Bu yazilarda belirttigimiz gibi Boyle ve Leonardo da Vinci'den, Isaac Newton'a kadar pek çok bilim insani bu gizli örgüte üye olmus ve bu örgüt sayesinde kendini gelistirmistir. Örgütün tüm özellikleri masoniktir ve Tapinak Sovalyeleri ile iliskileri olduguna kesin gözüyle bakilmaktadir. Daha sonra ABD'ye masonlugu getiren kisiler ve Benjamin Franklin'in kendisi bile Gül Haç örgütünün iç çekirdegindendir. Manifestolar insanlik için çalisan kardeslik ve iyiligi yayma motiflerini isler, Fransiz Ihtilali ve Amerikan ihtilalinde de gelisen devrimci masonik örgütlenme Rose Croix ile içiçedir. Gül Haç isminin de çok sembolik bir anlami vardir (detaylar için Baigent 1983 ve Barret 1999) Rose Croix ayrica pek çok yönü ve mistik islevi ile Kabalizmle içiçedir, bu da hem Yahudilerden hem de konuyu isleyen Tapinak Sovalyelerinden geçmis bir gelenektir. 1623'de Gül Haç örgütü Pariste çok yaygindi ve bazi üyelerinin görünür, bazi üyelerinin de görünmez oldugu ve görünmez olanlarin seytanla isbirligi içinde oldugu dedikodusunu dogurmustur. 1640'larda Avrupa ve Ingiltere'de pek çok Rose Croix örgütü mevcuttu ve Ashmole ve Lilly tarafindan Londra'da 1646'da kurulan bir locanin Hür ve Kabul Edilmis masonlugun, Tapinak Sovalyeleri ile birlikte temeli attigi iddia edilmistir. 17. Yüzyildan sonra Gül Haç örgütü masonluktan daha gizli ve daha ölümcül bir biçimde devam etmis ve bir kola ayrilarak ILLUMINATI'yi olusturmustur. Rose Croix o kadar gizlidir ki, halen sürüp sürmedigi bile resmi olarak bilinmemektedir. Seytana taparlar mi? Bu konuda belirsizdir, ama 20. yüzyilin basinda GOLDEN DAWN (ALTIN GÜNDOGUMU) isimli koyu okkült, kara büyü ve satanizm örgütünü kuran Aleister Crowley'in Rose Croix örgütünden oldugu iddia edilmektedir, ayni zamanda Crowley Hür, Kabul Edilmis Masonlar Locasi'nda Büyük Üstadlik yapmis, Skoç ritinde de 33. derece mason olmustur.
Yaptigim arastirma ve incelemelerden çikardigim sonuç, Rose Croix örgütünün hiç bir zaman yok olmadigidir. Fakat baska örgütler dogurmaya devam etmistir. 16. yüzyildan beri gerek masonlugun, gerekse ILLUMINATI'nin ve Skulls and Bones Society'nin dogusunda etkin rol oynamistir. Ama Hür ve Kabul Edilmis Masonlar resmi ve kanuni bir dernek olmasina karsin, ne ILLUMINATI ne de Rose Croix ortaya çikip kendini gösteren birer dernek degildirler ve masonlugu kendilerine üye çekmek için bir havuz olarak kullanirlar. Yani daireler içiçedir. En içteki dairede ve çelik çekirdekte hangi mistik gizli örgütün yüzyillarca etkili oldugu meçhul kalmistir.
Illuminati
Illuminati 1 Mayis 1776 da Adam Weishaupt tarafindan Bavyera-Almanya'da kurulmustur. Adam Weishaupt Ingolstadt Üniversitesinde hukuk profesörü iken masonik egilimlere merak sarmis ve bir gizli örgüt kurmustur. Ama hükümete karsi bazi hareketler de içeren yayinlari nedeniyle 1786'da polis tarafindan basilmis ve ondan sonra da tamamen yer altina inmistir. Illuminatinin daha sonra çok güçlendigi ve 1833'de Yale Üniversitesinde General William Russel tarafindan Skulls and Bones Society (SBS) olarak kuruldugu rivayet edilmektedir (Marrs 2000; Sutton 1986). Yani bir rivayete göre SBS Illuminatinin ABD'deki devamidir. ILLUMINATI'nin Rose Croix örgütü ile direkt iliskisi oldugu bilinmektedir. Hangi ülkede birlesik çalisirlar, hangi ülkede farklidirlar ve ayrilirlar bilinemez. Bu gizli örgütlerin terör örgütlerinden özde pek bir farki yoktur; terör örgütleri bomba ve silahla terör ve anarsi yaratirlar. ILLUMINATI, SBS, CFR ve benzerleri ise sadece anarsi ve kaosu yani ORDO AB CHAOS'u (kaostan düzen) imza yetkisi, uluslararasi strateji, paranin kontrolü ve mafyanin indirekt kontrolü ile yaratirlar.
Illuminati adini ve üyelerini inanilmaz bir sir gibi saklayan ve ölümcül bir kurulustur. Bugün hemen her ülkede mevcuttur. Özel egitim, tören ve alt kültürlerden gelmeyenler Illuminatiye kabul edilmezler. ABD baskanlarinin pek çogu Illuminati'den ya icazet alirlar ya da üyesidirler. Bu gizli örgüte ihanet edenlerin cezasi kayitsiz sartsiz ölümdür. Illuminatinin NATO ile veya Gladyo gibi yeralti örgütleri ile de iliskisi oldugu sanilmaktadir (Domhoff 1974, 2000; Sutton 1986, 1988, 1990; Marrs 2000; Ross 2000; Marrs 2001)
Skulls and Bones Society (Kuru Kafa ve Kemikler Örgütü-SBS)
Baba ve ogul George Bush'un üyesi oldugu SBS, merkezi Connecticut Yale Üniversitesi'nde olan çok gizli bir cemiyettir (Ironhouse 2002; Sutton 1986). Her yil sadece bu örgüte 15 kisi girebilir, ama bu 15 kisi daha sonra ABD'de en kilit noktalara getirilir, ayrica akrabalari ve dostlari da bu elitizmden paylarini alirlar. Sayilari az olmasina ragmen etkileri fazladir ve bir çember içindeki merkez usulüyle çalisirlar, yani bir çemberdeki çesitli noktalarin kontrolü bir SBS üyesinde ise, onlar için sorun çözülmüstür, bu nedenle üyelerini yönetici ve etkin çemberlerin merkezine koyarlar. Tabii ki ILLUMINATI, Rose Croix (Gül Haç), Trilateral Komisyon ve CFR ile ile direkt iliskileri vardir.
Her ikisinin de gizli Rose Croix örgütü ile iliskisi vardir. Alphonso Taft daha sonra ABD baskani ve SBS üyesi olan William Howard Taft'in da babasidir. SBS'nin son 150 yilda 2500'den fazla üyesi olmustur. SBS Yeni Dünya Düzeni'nin temel ideologlarindan biridir (Bohemian Grove ve CFR ile birlikte). Elimizdeki ilk kayitlar Haziran 1882'ye aittir.
Bu gizli cemiyete girebilmek ancak davetle mümkündür ve inisiasyon töreni masonlarinkine çok benzer. Fakat tüm ritüeller ve yapilanlar gizlidir, kimse disariya bilgi sizdiramaz. Inisiasyon törenlerinde denekler çirilçiplak soyunup bir tabuta girerler, bu tabuttan çiktiklarinda yeniden dogmus sayilirlar. Birbirlerini özel tanima yöntemleri vardir. Son yüz yilda SBS üyeleri ABD'de en kilit noktalara gelmislerdir ve özellikle belirli ailelerden seçilen kisiler özenle bu gruba alinir. Bu cemiyete girebilmek için temel özellik WASP olmaktir (White:Beyaz; Anglo Sakson ve Protestan). Baska irka veya geçmise mensup baska dinden olanlar bu yapiya giremez.
SBS ABD'de pek çok kilit noktaya gelmis insanin yer aldigi bir cemiyet olmustur. 6-7 kusak öncesinden Anglo Sakson ve protestan olmasina çok dikkat edilir. SBS'nin temelinde bir çelik çekirdek iç hücre, etrafinda daha büyük bir çember, onun etrafinda da daha dis bir yapilanma vardir. Chapter 322 ismi ile de anilan iç merkezin direkt olarak merkezde olmak kosuluyla Trilateral Komisyon, CFR, Bilderberg, Atlantik Konsül (Bir 'round table' masonik grubu), Bohemian Grove (veya Bohemian Club), Pilgrem Society, ve SBS'nin dis gölge örgütleri (yani üye almak için havuz olusturduklari yan klüpler vardir) (Marrs 2000; Marrs 2001; Sutton 1986, 1988, 1990).
ABD'ye yerlesen ve pek çok tüketim aracini kontrol altindan tutan ve etkin ailelerden SBS'ye üye verenlerden bazilari sunlardir (çok uzun süredir bu ailelerin mutlaka bir kaç ferdi SBS üyesidir):
Whitney Ailesi ( yerlesim 1635, Watertown, Massachusets),
Perkins Ailesi ( yerlesim 1631, Boston Mass.),
Stimson Ailesi (yerlesim 1635, Watertown, Mass.),
Taft Ailesi (y. 1679, Braintree, Mass),
Wasdworth Ailesi (y. 1632, Newtown, Mass.),
Gilman Ailesi (y. 1638, Hingham, Mass.)
Payne Ailesi (Standard Petrolün sahibi),
Davison Ailesi (J. P. Morgan ve sirketinin sahibi, her iki dünya savasinda da etkili olmuslar ve büyük paralar kazanmislardir),
Pillsburr Ailesi (Un ticareti),
Sloane Ailesi (Ticaret ve parekende satisiin dev ismi),
Weyerhauser Ailesi (Kereste ve orman ürünleri tröstü),
Harriman Ailesi (Demiryolu Krallari),
Rockefeller Ailesi (Standard petrol, Chase Manhatten Bank ve binlerce sirketin sahibi CFR, Trilateral Komisyon ve Bilderbergin basindaki aile),
Lord Ailesi (y. 1635, Cambridge, Mass.),
Bundy Ailesi (y. 1635, Boston, Mass.),
Phelps Ailesi (y. 1630 Dorchester, Mass.),
Bush aileleri (Baba Bush CIA ve ABD baskani, ogul Bush bu örgütlerin bir entrikasiyla ABD baskanligina getirildi, her ikisi de SBS üyesi).
SBS toplumdaki hemen her yapiya girmistir. Bunlarin içinde Beyaz Saray, Yüce Divan, Medya, Is ve Endüstri, Federal Banka sistemi, Kanun yapici kurullar, Mahkemeler vb vardir. SBS'nin temel ideolojisi Anglo Sakson ve Protestan beyazlarin dünyadaki hakimiyetini saglamaktir, ideolojisi oldukça fasistir ve her iki dünya savasinda da bu cemiyet çok önemli roller oynamistir. Bohemian Grove ve CFR ile birlikte Skulls and Bones Society Yeni Dünya Düzeni'nin yaraticisidir (Marrs 2000; Marrs 2001; Sutton 1986, 1988, 1990; Ironhouse 2002).
Bohemian Grove (Bohemian Klübü)
Bohemian Grove (BG) ayni Skulls and Bones Society gibi gizli amaçlar ve yöntemler için 1880'lerde Kaliforniya'da kurulmus bir cemiyettir. Üyeleri, törenleri, ritüelleri ve ne yaptiklari çok gizli tutulur. Merkezdeki çiftlik ayni anda yüzlerce kisinin hafta sonu toplantilarina katilabilecegi niteliktedir. ABD'nin hemen her eyaletinde tapinaklari vardir. Sembolleri BAYKUS'tur. Ritüellerde baykusa hitap edilir ve bir fetis olarak baykus motifi kullanilir. Bohemian Grove'a üye olanlar baska masonik klüplere de üye olduklari için bu rituellere ve sembolizme alisiktirlar.
1970'li yillarda en kilit noktadaki ve zengin 1000 civarinda üyesi olan Bohemian Grove üyelerinin ünlülerinden bazilari sunlardi (Domhoff 1974):
Dwight David Eisenhower (ABD baskani), Herman Wouk, Robert Kennedy (ABD Baskan adayi), Johson (ABD Baskani), Richard Nixon (ABD Baskani), Gerald Ford (ABD Baskani), Ronald Reagen (ABD Baskani), Bill Clinton (ABD Baskani), Nelson Rockefeller, David Rockefeller, Henry Kissenger,Edgar Kaiser (Kaiser Industries baskani), Henry Morgan ( J.P. Morgan Sirketi), Charles Morgan (J.P. Morgan Sirketi), Neil Armstrong (aydan döndükten sonra katilmistir), Hoover Enstitüsünün bazi ileri gelenleri, Wernhern Von Braun (Alman roket ve uzay bilimcisi), David Sarnoff (Isadami), Senator Robert Taft (Taft ailesinin SBS ile yakin ilgisini hatirlayiniz!), Lucius Clay, American Express, Standard Brands, Int. Investment Corporation baskani, Earl Warren (Yüce Divan üyesi), Kalifornia valisi Goodwin Knight, Kalifornia valisi Pat Brown, Baskan Herbert C. Hoover (1913'te klube katilmistir), Rudolph Peterson ( Bank of Amerikanin eski baskani), Melvin Laird (eski Savunma Bakani), William Rogers (Eski CIA baglantili Devlet Bakanligi sekreteri), Francis Baer (United California bank eski baskani), Stephen D. Bechtel: J.P. Morgan sirketi direktörü, Gilbert Humprey(: National Steel, General Electric, Texaco, National City Bank of Cleveland, Sun Life Insurance direktörü, Lewis Lapham): Mobil Oil, Heinz, TriContinental Corp. Baskani), Edmund Littlefield): Wels Fargo Bank, Hewlett-Packard, General Electric eski baskanlarindan), Leonard McCollum ( Morgan Trust, Capital National Bank eski baskani)
Dikkat ederseniz Bohemian Grove hem çok zengin hem de en kilit noktalardaki elitlerin olusturdugu daha üst ve çok daha gizli bir seçkin klübüdür (Daha detayli listeler ilerideki çalismamizda yayimlanacaktir, yer tutmamasi açisinda sadece bazi kritik görevlerdeki kisileri verdik). Dikkat edilirse en fazla ABD baskani üyesi olan klüp Bohemian Grove'dur. ABD'de kaldigim 7 yil boyunca her gittigim kütüphanede ve kitapçida bu klüple ilgili bilgi aradim. Bu konuda sadece William Domhoff'un yazdigi bir kitap ile bir kaç makale geçti elime. Düsünün 1000'e yakin ABD eliti sürekli bir hafta sonu California'da veya diger eyaletlerdeki çiftiklerde toplanip kadinli, erkekli törenler yapiyorlar ve gizli ritüeller uygulaniyor, inisiasyon törenleri yapiliyor; insanlar komik komik kiliklara veya durumlara giriyor çesitli dramalar ve roller oynuyorlar. Bunlara bir sürü hizmetçi hizmet ediyor, bir sürü polis bunlari koruyor, bir sürü kisi bu klübe geliyor ve bu klüp 1880'den beri var. ABD'de elime geçen pek çok kütüphanenin veritabaninda bu klübe ait bilgi aradim, ama çok sinirli bilgiye ulasabildim. Halbuki masonlukla ilgili kitaplar heryerde satiliyordu. Benzer sekilde Skulls and Bones Society (SBS) konusunda da elime geçebilen kitap sayisi bir avuçtur. SBS de Bohemian Grove gibi çok gizli bir örgüttür. Bu örgütleri ABD'de sordugum hiç bir Amerikali bilmiyordu. Üstelik bu kitapta diger örgütlerle ilgili listeleri yayinlayan kitaplar veri tabanlarindan çikarilmisti, elimdeki kitaplarin çoguna direkt yazarlarina ulasarak eristim. Neden ve nasil saglanir bu gizlilik bunu anlamaya imkan yok! Bu gizliligin tek hedefi olabilir, törenlerde ve toplantilarda çok ciddi bazi kararlarin alinmasi. Örnegin atom bombasi projesinin kararinin verildigi yerin, siklotronu ilk kurgulayan Prof. Ernest O. Lawrence'a bu kararin verdirildigi yer olan Bohemian Grove'dur (Nuel Pharr Davis, Lawrence and Oppenheimer, New York: Simon and Schuster, 1968). Vietnam'a savas açilmasi kararinin verildigi yer de Bohemian Grove'dur. Kaliforniya'daki çiftlikte bazi zamanlarda ciddi güvenlik önlemli toplantilar yapilir. Çiftlik San Fransisco'nun 65 mil kuzeyindedir 300-500 kisiyi barindirabilecek ve anayoldan ulasilamayacak, ancak bilenlerin helikopterle veya arazi araçlari ile gidebilecekleri bir alanda tüm çevre yerlesim merkezlerinden uzaktadir ve çok yogun koruma altindadir. Bu ana merkezin haricinde baska sehirlerde de merkezleri vardir. Bohemian Grove üyeleri belirli araliklarla toplanip klasik ritüelik törenlerini yaparlar. Törenleri bir rahip ile bir rahibe yönetir. Törenlerde genellikle allogerik ve yukarida tanimini yaptigimiz sembolik dramalar oynanir, fakat törenlerle ilgili yazilanlar da çok sinirlidir.
Bohemian Grove'un merkezinin bu kadar izole olmasina karsin, Bohemian Grove SBS, Pilgrem Society, Rotary Club gibi masonik cemiyetlerle iç içedirler. Bir söylentiye göre BG'dan icazet alamayan bir istihbarat örgütünün basina getirilemez, baskan seçilemez; devletle ilgili pek çok önemli karar buradaki toplantilarda verilir. Üyeleri yukarida saydigimiz gibi en kilit noktalardaki kisilerden olusur; örnegin 1991 de BG'da olup da ayni zamanda önemli sirketlerde yönetici olanlarin sayisi söyleydi: Bank of America 7 direktör, Pacific Gas and Electric 5 director, AT-T 4 direktör, First Interstate Bank 4 direktör, McKesson Corporation 4 direktör, Ford Motors 4 direktör, General Motors 3 direktör, Pacific Bell Telephone 3 direktör. Ayrica pek çok istihbarat örgütünün baskanlari veya üst düzey yöneticileri de BG veya SBS üyesidir. BG, SBS ile birlikte 1880'ilerden beri Yeni Dünya Düzeni'nin ideologudur ve bu cemiyetlerdeki kisilerin çogu ise Bilderberg, Trilateral Komisyon ve CFR'da yer alirlar. 1974'teki Domhof'un kitabinda belirtildigi üzere Bohemian Grove'a üye olan azinlik, ABD'deki o tarihteki tüm mallarin yaklasik yüzde 30-40'ina, özel sektörün tüm servetinin yaklasik yüzde 70-80'nine sahipti.
CFR, Trilateral Komisyon ve Bilderberg örgütleri
Diger masonik örgütlerin iç çatisi ve yapisi altinda CFR, Trilateral Komisyon ve Bilderberg günümüzün BÜYÜK AGABEYI haline gelmistir.
CFR (Council on Foreign Relations-Dis Iliskiler Konseyi)
Clinton, Antony Lake, Al Gore, George Bush, Warren Christopher, Colin Powell, Les Aspin , James Woolsey (CIA direktörü) gibi isimlerin CFR (Council on Foreign Relations-Dis Iliskiler Konseyi) isimli bir komisyona kayitli olmalari herhalde okuyucuyu bunca bilgiden sonra sasirtmaz. Ama dünyadaki en ciddi karar mercilerine gelenlerin bagli olduklari bir örgüt olmasi herhalde dogal karsilanabilir, üstelik bunlarin bazilari BILDERBERG veya Skulls and Bones Society üyesidirler. Yani hiç kimse hak ettigi ve olmasi gerektigi için bir pozisyonda degildir Yeni Dünya Düzeninde. Ipleri ne kadar iyi oynatabildigi, ne kadar sir tuttugu ve bu örgütlere ne kadar bagli oldugu önemlidir onlar için.
Globalizasyon ideolojisinin Bohemian Grove ve Skulls and Bones Society gibi masonik örgütlerden daha az gizli bir bransi olan CFR 21 Temmuz 1921'de New York'ta kurulmustur (Ross 2000; Marrs 2000). Zaten yüzyillardir ülkü piramiti, Süleyman mabedi, tek hükümetli dünya, Sionun ogullarinin vaad edilmis birlesik kralligi, evrensel kardeslik gibi fikirleri savunan gizli cemiyetlerin bu ideolojisini ilk harekete resmi olarak geçiren kurulus CFR'dir. Globalizmin gizlilikten çikip dünyaya ilani CFR'in kurulusu ile baslamistir. 1917'de Baskan Wilson savas sonrasinda yüze yakin elit adamini toplamis ve global baris (!) planlari yapmislar ve Wilson 'in bilinen on dört nokta teorisini 8 Ocak 1918'de kongreye sunmuslardir. Bu plan özünde tüm ekonomik sinirlari kaldirmayi amaçlayan ve ABD sermayesini tüm dünyaya hakim kilmaya yarayan bir plandi. Ama 1919'da Paris Baris Görüsmelerindeki Versailles anlasmasi Almanya'ya agir kosullar koymustu. 30 Mayis 1919'da Paris'in Majestic otelinde toplanan Ingiliz ve Amerikan delegeleri bir 'Uluslararasi Iliskiler Enstitüsü' kurmaya karar verdiler. Bunun adi daha sonradan Ingiltere'de 'Royal Institute of International Affairs' oldu. 21 Temmuz 1921'de de ABD'de CFR gizli kosullar altinda kuruldu, 1945'e kadar merkezi New York'taki Prat House oldu (Halen merkezi burasidir: The Harold Pratt House, 58 East 68th Street , New York , NY 10021 ). Bu bina Rockefeller tarafindan bagislanmisti. CFR üyelerinin büyük çogunlugu New York ve Washington D.C. 'de yasayan elitlerden olusuyordu. Daha ziyade New York ve Washington , D.C. 'de yasayan elitlerden olusan CFR'in bugün finans, komünikasyon, akademi, istihbarat, teknoloji alanlarda en etkin konumlarda bulunan 3300 üyesi mevcuttur. Bu sayi bir zamanlar 1600 ile sinirliydi. Özellikle tüm CIA, DIA, DEA ve baska istihbarat sefleri bu örgütün de elemanidir ve CFR'in ilkelerinden disari çikamazlar. Ilk üyeler arasinda New York senatörü Colonel House, Devlet Bakanligi Sekreteri John Foster Dulles, CIA'da uzun süre çalismis Allen Dulles, kurucu baskan milyoner John W. Dawis ( J. P. Morgan'in finansörlerinden) vardi. CFR için ilk para John D. Rockefeller, Bernard Baruch, Jacob Schiff, Otto Kahn, Paul Warburg gibi milyonerlerden geldi. Bugün CFR için finans su kuruluslardan gelir: Xerox, General Motors, Bristol-Myers-Squip, Texaco, Alman Marshal Fund, McKnight Vakfi, Ford Vakfi, Andrew Mellon Vakfi, Rockefeller kardesler vakfi, Starr Vakfi vb. CFR yönetim üyeleri bugün dünyadaki her ise burnunu sokan ve ekonomik kontrolü amaçlayan kurum, vakif, enstitü ve gizli örgüt ile içiçedir.
CFR Ikinci Dünya Savasi'nda çok önemli bir rol oynamistir. Yayinladigi Foreign Affairs isimli dergi ile de çalismalarini tüm dünyaya duyurur. CFR her ne kadar gizli olmayan bir görünüme sahip olsa da, bu gerçek degildir. CFR, SBS, Bilderberg gibi çok gizli bir örgüttür. Her yil hazine sekreteri, CIA veya NSA yöneticileri ile çok gizli, halka açik olmayan toplantilar yapar. Normal kosullarda CFR'in anayasaya bile aykiri oldugu iddia edilmisse de bunu yargilayacak olan Anayasa Mahkemesi veya Yüce Divan üyelerinin büyük çogunlugu da CFR üyesidir. J.P. Morgan ve Rockefeller gibi devler CFR'ye büyük paralar yatirirlar, ama isadamlarina devletin güvenlik sirlari hakkinda brifing verilmesini kimse anlayamaz ve anlatmakla bitip tükenmeyen Amerikan demokrasisinin neresine koyacagini bilemez. Bu demokrasi ise neden hiç bir sey halka ve basina açiklanmamaktadir? Orasi da pek anlasilamaz. Gerçi basina açiklansa da farketmez, çünkü CFR tüm medyayi kontrol eder. 1988'den beri 14 devlet bakani, 14 hazine bakani, 11 Savunma bakani ve bir sürü federal büroya ait görevli CFR üyeleri arasindan seçilmistir. Özel sirketlerin devletin bu kadar içine girmesi nasil demokrasi ve hukuk sistemi ile bagdasir bunu J.P. Morgan'a ve Rockefeller'a sormak gerekir tabii. Dullestan beri her CIA direktörü, örnegin Richard Helms, William Colby, George Bush, William Webster, James Woolsey, John Deutsch, ve William Casey hep CFR üyeleri arasindan seçilmislerdir. Ne isi vardir Rockfeller'in kurdugu bir konsülde halkin ulusal güvenligini korumakla görevli onca insanin? Hukuk ülkesi ve demokrasinin besigi oldugu iddia edilen Amerika'nin bu gerçeklerini Amerikalilarin çogu bilmez, onlar kredi karti borçlarini ve ev taksitlerini ödeyip, evde patlamis misir yiyerek biralarini içerler. ABD'li pek çok yazar CIA'in Amerika ve Amerikan halki için degil, CFR'in dostlari ve gizli iliskide oldugu dernekleri için bilgi topladigini dile getirmisler, ama komünistlikle suçlanmislardir.
CFR bu isadamlarinin istedigi kisileri hep yükseltmis en üst ve dokunulmaz noktalara getirmistir. Bunun en güzel örnegi siradan bir akademisyen olan ve David Rockefeller ile tanistiktan sonra sansi açilan Henry Kissenger olmustur. Clinton döneminde de tüm devlet yetkilileri CFR üyeleri arasindan görevlendirilmis neredeyse yurt disina yollanan büyükelçilerin yarisi CFR içinden seçilmistir. Baskanlarin seçiminde de ayni yol izlenmektedir, seçmenler bir CFR üyesi ile öteki arasinda tercih yapmak zorunda birakilmaktadirlar, zaten Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Parti birbirinden çok farkli degildir ki! CFR'in gizli raporlarindan ve konferanslarindan birinde söyle denilmektedir (Ross 2000):
"Silahsizlanma, Amerika'nin bagimsizligi ve bu bagimsizligin tek dünya hükümetine dönüsmesi CFR'nin 1551 üyesinin yüzde 95'ine 1975'te açiklanmistir. CFR'nin üyelerin yüzde 75'ine açiklanmamis ve yazilmamis iki amaci daha vardir. Bu olusumun hedefleri size biraz garip gelebilir, bunlari biraz tartisalim.
"Bu inancimizin temelinde yatan, monopolistik kapitalizmin dünyanin her yerindeki farkli para birimlerini, banka sistemlerini kredi ve üretim sistemlerini, temel kaynaklarini tek hükümetle kontrol edilebilir hale getirmek ve aydinlatilmis dünya sistemindeki üstünlügümüzü kendi dünya ordumuzla temin etmektir."
Kendi kurdugu dünya ordusu ile tüm dünyadaki kaynaklari ve para sistemini kontrol edip, tüm kaynaklara el koyacakmis. CFR'in amaci buymus! Skulls and Bones Society'nin 1880'lerdeki fasist ideolojisinin bir devamidir bu! Bu mentalite bugün Ortadoguyu bir ordu indirerek kontrol altina almak istemektedir.
CFR'in gizli bir organizasyon olmadigini söyleyenlere de CFR'in 1992 yillik raporundan bir cümle ile yanit verelim. Sayfa 21: "Tüm toplantilardaki konusmalar ve açiklamalar bu toplantilar disinda kimseye açiklanamaz!" (Ross 2000). Ayni raporun, 122, 169, 174, 175 ve 176 inci sayfalarinda da bu gizlilik sürekli tekrarlanmakta ve gizlilik bozulup da medya veya birisine bir bilgi sizdirilirsa nasil cezalandirilacagi ima ediliyor. Daha önceki masonik ilkelerin tümünün uygulandigi bir örgütlenmedir CFR. Ayrica CFR'in ve gizliliginin ve fasist ideolojilerinin ABD anayasina aykiri oldugu defalarca zikredilmistir.
IMF ve Dünya bankasi da CFR'in tamamen etkisi ve yönetimi altindadir (Ross 2000; Sklar 1980). Geri kalmis ülkeleri fakirlestirmek ve ekonomilerini yoketmek yolunda IMF, CFR'in emirleri dogrultusunda çalismaktadir.
Bilderberg gizli örgütü
CFR'in temel globalizasyon planlari daha kuruldugu günden beri bilinmekteydi. Ama CFR ABD içinde tam bir kontrol saglamak ve tek jandarmali kapitalizmi Avrupa'ya yaymak ve sosyalizm ve komünizm ile mücadele etmek zorunda idi. Eski CFR baskani ve Rockefeller'in Chase Manhatten Bankasi baskani olan John McCloy OSS (Office of Strategic Services) isimli istihbarat örgütünün (Bill Donovan tarafindan 1941-1942'de kurulmustur) kurulmasini ve CFR ile karsilikli iletisim içinde çalismasini sagladi. 1947'de OSS, CIA'ya (Central Intelligence Agency'e) dönüstürüldü. 1947 Ulusal Güvenlik Kanunu ile de gerek sivil gerekse kriminal yasalara karsi korunan bir örgüt haline getirildi. Yani CIA, anayasaya ragmen ulusal güvenlik adina her türlü suçu isleyebilen bir örgüt yapisina kavustu. 1950'de General Walter Bedel Smith CIA baskani oldugu zaman, CFR'den aldigi emir üzerine Avrupa'da etkin bir örgüt kurulmasini istedi. Daha sonra CIA ve Ulusal Güvenlik Konseyine konan bu semsiye daha da güçlendirildi ve 1982'de Reagan tarafindan Executive Order 12333 (Etkin Yasa 12333) devreye sokuldu (Montalvo 2000).
Bilderberg, CFR ve öteki örgütlerin Avrupa ayagini ve etkinligini teskil etmek için CIA tarafindan Hollanda'da Oosterbeek sehrinde Bilderberg otelinde 1954 de kurulmustur. Dünyanin yönetimi ve globalizasyon konusunda her yil farkli ülkelerde toplantilar yapar (Ross 2000; Marrs 2000). Toplantilar son derece gizli kosullarda ve özel ortamlarda yapilir. Katilanlar bu konuda hiç bir bilgi vermezler. Spotlight isimli bir dergileri de vardir. Liberty Lobby Inc, 300 Independence Ave., SE , Washington D.C. 20003 adresinden yayin yapar.
Bilderberg örgütünün Avrupa adresi: Maja-Banck Polderman, Bilderberg Meetings, Amstel 216, 1017 AJ, Amsterdam, Hollanda. Bilderbergin ABD adresi ise Charles W. Muller, American Friends of Bilderberg, Inc. 477 Madison Ave., 6th Floor, New York, NY 10022.
Bilderbergin kuruculari arasinda Hollanda prensi Bernhard ve Polonyali sosyolog Dr. Joseph Hieronim Retinger de vardir, Retinger Bilderbergin babasi olarak bilinir. Bilderbergin kurulusunda ABD istihbarat örgütlerinin, özellikle CIA'in rolü oldugu çok iyi bilinmektedir. Prens Bernhard ise eski bir NAZI SS üyesidir, 1937 de Hollanda prensesi ile evlenmistir, ama Nazilerle olan yakin baglari çok iyi bilinmektedir (Marrs 2000). ABD'li gizli örgüt ve CFR üyelerinin bazilari da Bilderberg üyesidir. Retinger ABD'ye CFR baskanlarindan Averell Harriman tarafindan getirilmistir. David ve Nelson Rockefeller, John Foster Dulles ve CIA direktörü Walter Smith ile görüstükten sonra CIA güdümünde bu gizli örgütü olusturmustur. Bilderbergin olusmasinda etkili diger isimlerden birisi de Baskan Eisenhover'in psikolojik savas danismani C.D. Jacksondir.
Bilderberg, merkezi Hollanda olmak ve içine Ingiliz kraliyet ailesini de dahil etmek üzere CFR'nin Avrupa ayagini olusturdu. Önemli isadamlari, politikacilar, bankerler, medya sahipleri, askeri kilit isimler ve istihbarat örgütlerinin üst sinifi ile iliski kurup onlari üye yaptilar ve her yil gizli toplantilar düzenlemeye basladilar. 1991'de Bilderberg baskani Ingiliz Lord Peter Carrington idi. Carrington NATO genel sekreteri, kabine üyesi, CFR'nin Ingiliz kurulusu olan Royal Institute of International Affairs'in baskani idi. Kendisi Rothschild banka imparatorlugu ile hem evlilik, hem is baglantilarina sahipti.
CFR'nin resmi olmadan uluslararasi düzeyine tasinmis bir sekli olan Bilderberg yine Ingiliz ve ABD CFR'lerini finanse edilen kisiler ve CIA'in örtülü ödenegi tarafindan destekleniyordu. Bilderberg diger bir kardes grup olan Trilateral Komisyona çok benzemektedir. Bunlarda her ne kadar daha önce bahsedilen masonik ritueller yoksa da zaten bu gruplarin çoguna katilanlar bahsedilen masonik gizli örgütlenmelerin içinde de olan insanlardir. Her yil yapilan çok gizli ortamdaki toplantilari hem CIA, hem de o ülkenin istihbarat örgütü kontrol eder. Türkiye'de son 50 yildir basa geçen ünlü politikacilarin çogunlugu Bilderberg üyesidir, halen bu gizli Bilderberg üyeleri Türkiye'nin etkin yönetiminde rol almaktadirlar. Türkiyedeki toplantilar su ana dek 18-20 Eylül 1959'da Yesilköy-Istanbulda, 25-27 Nisan 1975'de (Çesme'de Hotel Altin Yunus'da) yapilmistir. 2001'deki toplanti ise Isveç'de gerçeklesmistir.
Trilateral Komisyon
Trilateral Komisyon (Trilateral Commission, TC) ABD'de yesertilen Yeni Dünya Düzenini tüm dünyaya yani Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonyaya daha iyi yayabilmek için olusturulmus ve 1973'te David Rockefeller, Henry Kissenger ve Zbigniew Brzezinski tarafindan kurulmus gizli bir örgüttür (Sklar 1980; Robertson 1991; Ross 2000; Marrs 2000). Brzezinski 1973-1976 arasinda baskanligini yapmistir. CRF'nin Atlantik ötesi ülkelerde CIA tarafindan örgütledigi bir kurulus oldugu bilinmektedir. Adresi: 345 Street, East 46th Street, Suite 711, New York, NY 10017 dir.
1994'teki bir TC bildirisine göre Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya'dan 325 kilit noktadaki isim TC'ye üyedir. Sistem CFR'da oldugu gibi islemektedir. Ama bu ABD'nin ve globalizasyonun tüm dünyaya yayilmasi için Amerikan-Nazizminin yeni bir oyunu sahneye koymasindan ibarettir. Buradaki hedef yine ekonomik sinirlarin kaldirilmasi ve politik, ekonomik, askeri, politik ciddi noktalardaki kisilerin kontrol altina alinmasidir. CFR anayasasindaki ilkeler TC'da da geçerlidir.
Her ne kadar adresi yeri, üyeleri belli ise de Trilateral Komisyonun yaptigi aktivitelerin ardinda gizli amaçlar, ABD'li istihbarat örgütleri ve NATO'nun gizli özel savas örgütleri vardir. ABD baskanlarinin ve Avrupa, Amerika ve Japonya'daki yönetici kadrolarin çogu TC üyesidir. Tüm dünyada TC, Bilderberg ve CFR birbirinin içine girmislerdir ve her üçünün de üyesi olan 50 kisi vardir (daha önce sunuldu). Örnegin Bill Clinton, Brent Scowcroft (Ulusal Güvenlik Konseyi), John Mark Deutsch (CIA direktörü), Robert Strange McNamara (Savunma Bakanligi Sekreteri), Henry Kissenger, Walter Fritz Mondale ( Japonya Büyükelçisi), Benjamin Nye (Hazine sekreteri) gibi dokunulmazligi olan isimler her üç teskilatin da üyesidirler.
Burada temel olarak anlatilmak istenen 19. yüzyilda bazi gizli cemiyetler, zengin aileler tarafindan yaratilan bir ideolojinin nasil önce ABD'de CFR olarak kök salip, sonra nasil Bilderberg ve Trilateral komisyon sayesinde her ülkenin iç yapisini ve politikasini, endüstrisini, medyasini ve sosyal yapisini kontrol ettigidir. Amerikan derin Devleti ve Dünya Gizli Hükümetine karsi tüm Amerikalilar ve Avrupalilar bilinçsizdirler, çünkü 45 yil boyunca totaliter bir komünizm gelecek korkusu ile uyutulmuslardir.
Sonuç ve Türkiye bu gizli örgütlerin neresinde?
Türkiye'de de bu gizli örgütlerin çok büyük etkinligi vardir ve 1948'lerden sonra Türkiye'yi hiç bir zaman bu ülkeyi kuran Kemalist ulusalci ve vatansever ideoloji yönetmemistir, Türkiye 1948'den sonra bize Bati tarafindan biçilen Türk-Islam Sentezci ve ülkeyi emperyalizme köle haline getiren bir ideoloji tarafindan yönetilmistir. Bu yönetim bahsedilen CFR, Bilderberg ve Trilateral Komisyon tarafindan da sekillenmistir. Ne yazik ki gerek Türkiyeyi yöneten, gerekse Türk istihbarat örgütlerinin içinde olan bazi Bilderberg ve Trilateral Komisyon üyeleri vardir. Bu örgütlerin Türkiye için verdigi kararin Sevr kosullarinin uygulanmasi oldugunu görmemek için ise kör olmak gerekir.
Kaynakça
1. Baigent Michael, Leigh Richard, Lincoln Henry. Holly Blood, Holly Grail. New York : a Dell Book, 1983
2. Barret David, Secret Societies, New York :Blanford, 1999.
3. Blum William, Rogue State : A Guide to the World's Only Superpower, Maine :Common Courage Press, 2000.
4. Chomsky Noam, Manufacturing Consent, New York : Pantheon, 1988.
5. Chomsky Noam, Necessary Illusions. Common Courage Press, 1991.
6. Chomsky Noam, 'What Uncle Sam Really Wants' Arizona: Odonian Press, 1992.
7. Chomsky Noam, Secrets Lies and Democracy, Arizona:Odonian Press, 1994.
8. Constantine Alex, The file Government, California:Feral House, 1997.
9. Domhoff William, Bohemian Grove and Other Retreats, New York: Harper Colophone Books, 1974.
10.Domhoff William, Who Rules America Now? Toronto: Mayfield Publishing Company, 2000.
11.Draul Arkon, Secret Societies: A History, New York: MJF Books, 1989.
12.Hager Nick. Exposing the Global Surveillance System, Covert Action Quarterly, Winter 1996-1997.
13.Ironhouse Adam, Bushlarin Gizli Tarihi. Çeviren: Kemal Okuyan, Ankara:Kim Yayinlari, 2002.
14.Nuel Pharr Davis, Lawrence and Oppenheimer, New York: Simon and Schuster, 1968.
15.Marrs Texe. Circle of Intrigue. Texas: Rivercrest Publishing. 2001.
16.Marrs Jim 'Rule by Secrecy', NewYork: Harper Collins, 2000.
17.Manisali Erol. Türkiye Avrupa Iliskilerinde Sessiz Darbe. Istanbul: Derin Yayinlari, 2002a.
18.Manisali Erol. Dünya'da ve Türkiye'de Büyük Sermaye. Istanbul: Derin Yayinlari, 2002b.
19.Meyssan Thierry. Dehsetengiz Hile: Pentagona Uçak Düsmedi. Çeviren Ayse Meral. Istanbul: Med-Cezir 2002.
20.Montalvo Michael, Prisoner of the Drug War: George Bush. Prevailing Winds, 8: 76-83. September-December 2000.
21.Robertson Pat, The New World Order, Dallas: Word Inc. 1991. s: 97.
22.Ross Gaylon, Who is Who of the Elite? Spicewood-Texas, RIE Press, 2000.
23.Sayin Ümit, Gizli Hükümetler, Gizli Projeler ve Kara Bilim. Bilim ve Ütopya, 5 (45):60-63; Mart 1998
24.Sayin Ümit, Kiyamet Komplosu, Editör: Atilla Akar. Istanbul: Gendas 2002. S:187-207
25.Sklar Holy, editor, TRILATERALISM, Boston: South End Press, 1980. s: 147-149.
26.Sutton Antony, America's Secret Establishment, Montana:Liberty House Press. 1986.
27.Sutton Antony, The Secret Cult of the Order, Montana: Liberty House Press. 1990
28.Sutton Antony, Trilaterals over Washington, Montana:Liberty House Press, 1988.
29.Vankin Jonathan, Conspiracies, Cover-ups and Crimes:From Dallas to Waco, Georgia: Illuminet Press, 1996.
Dünyayı Yöneten Gizli Örgütler
--------------------------------------------------------------------------------
Yeni bir din mi?
Yokolan yaşamlar, kaybolan umutlar, işlenen suçlar; büyük dinlerden sonra dünyanın en etkili inancı olarak ortaya çıkan Scientology göründüğü kadarıyla geçmişin tüm inançlarından daha hızlı yayılıyor ama ortada küresel bir acımasızlık ve maddi hırs var, tabii ki görmek isteyene. Acaba iddialar doğru mu? Scientology, yüzyılın en büyük şarlatanlığı mı yoksa tüm din ve inançların yerini alıp, huzur ve barışı sağlayacak yeni bir yol mu? Almanya´da Kohl Hükümeti tarafından sempatiyle karşılanan, ABD´de Rockefeller´den, Tom Cruise´a, Travolta´dan, Chick Korea´ya uzanan sempatizanlar çizgisi daha kimlere uzanacak?
Pennsylvania, Kingston´dan Noah Lottick normal bir insandı, 24 yaşındaydı ve mutluydu, dünyanın her yerindeki yaşıtları kadar coşku ve umut doluydu, Haziran´ın o meşum gününe kadar. Onun vücudunu taşıyan anne ve babası, acıdan uyuşmuşlardı, Rus asıllı genç adam Milford Plaza Otel´in 10. katından atlayarak bir limuzinin damını parçalamıştı, cesedin avucu sıkı sıkı kapalıydı, polis genç adamın elini zorla açtığında, 171 $ dolar buldu, bu para Lottick´in Scientology Kilisesi´ne geri dönmesine yetmeyen paraydı oysa aradan sadece 7 ay geçmişti. Bir doktor olan babası Edward, Scientology Kilisesi´ni itham ederken, araştırmalara başladı, Edward Lottick "Biz Scientology´yi Dale Carneige gibi düşünüyorduk ama artık oranın psikopatlar okulu olduğuna inanıyorum, şarlatanlıklarına terapi diyorlar, en iyileri, parlak zekalı insanları kandırıp topluyorlar ve yok ediyorlar." Lottick, bir an evvel resmi soruşturmanın başlamasını istiyor ama durum pek umut vermiyor çünkü ABD´in Anayasal İyileştirme ve Islah Etme Hakları adlı yasal destek Scientology Kurumu´na arka çıkıyor ve 40 yıldan bu yana dünyanın en pahalı avukatları ve özel dedektifler bu savaştan henüz galip çıkamadılar. (Not: Buradaki kilise sözcüğünü dinsel anlamda yani Hıristiyan kilisesi demek değil, Amerika´da kilise sözcüğü bir inanca mensup insanların toplandığı her hangi bir yer olarak kullanılıyor.)
Bilim-kurgudan peygamberliğe uzanan yol...
Scientology Kilisesi´nin kurucusu bilim kurgu yazarı L. Ron Hubbard´dı, yazar mutsuz insanları hedef almış ve onları huzur ve umut vaadiyle dinsel içerikli bir kurumun çevresine toplamıştı. Oysa, Kilise´nin gerçeği başkaydı; ortada büyük kazançlar vardı, kurtulanlar şantajdan, tehditlerden söz ederken, üyelerin korkutulduğu ve Mafya tarzı bir örgütten söz ediyorlardı. Geçen 25 yıl içinde, savcıların tüm çabalarına rağmen Scientology hala bir tehdid oluşturmakta. Aralarında Hubbard´ın karısının da bulunduğu Scientology Kilisesi´nin 11 üst yöneticisi 1980´lerin başında hapse yollanınca, yüzden fazla hükümet ajanı kurumun adeta didikledi ama sanki önlerinde bir duvar vardı, bir türlü istenenler elde edilemedi. Scientology tutkunları, pişman dahi olsalar kanuni bir sonuç elde edilemiyordu çünkü yasal olarak kişiler aldatılmış görünmüyorlardı, herkes kendi yaptığından sorumluydu ve yapılanlar gönül rızası ile yapılmıştı. Değişik olaylarda ise varılan en uç nokta, suçlamada çok ileri gidenler "şizofren ve paranoyak" damgasını yerlerken, günahkar, ayartılmış ve tehlikeli olarak tanımlanıyorlardı ve inanılmaz bir şekilde bunu imzaladıkları belgeler ve kuruma ait doktorların raporlarıyla önceden kabul etmişlerdi. Kısacası Scientology Kilisesi´nin bir açığı henüz yakalanamadı.
Medya, ünlüler, siyasi güç ve para bir arada olurlarsa ne olur?
Grubun 65 ülkede 700 merkezi var ve gittikçe de yaygınlaşmakta. Yeni yasalarla karşı önlemler alınmaya çalışılsa da, dalga dalga geliyorlar, birçok grup üyesi finansal suçlardan sanık, bu suçlar Scientology üyelerinin el attığı ve dev kazançlar sağladığı yayıncılık, danışmanlık, sağlık ve eczacılık alanlarında işleniyor. Kilise, bir de Hollywood grubu oluşturmayı başardı; bu kızgın ve şımarık grup gerçekten Scientology yönetiminin çok işine yaradı; "Ünlüler Merkezi" adı verilen bir dizi çok özel kulüp oluşturuldu, buralarda ünlülerin kariyerlerine yön veriliyor ve çok büyük ücretler karşılığında danışmanlık yapılıyordu. Başta geçtiğimiz ay içinde "Mission Impossible/Görevimiz Tehlike"nin Almanya gösteriminde kilisenin provake ettiği büyük halk kitleleri tarafından protesto ve boykot edilen Tom Cruise olmak üzere, John Travolta, Kirstie Alley, Mimi Rogers, Anne Archer, senatör ve şarkıcı Sonny Bono, cazın büyük ismi Chick Korea ve Nancy Cartwright gibi çok tanınmış isimler bu grubun içindeydiler. Scientology´nin yöntemleri arasında İnanç Öğretim Tv´si da var; ayrıca 800´lü ve 900´lü telefon hatları da çok yaygın ve etkin kullanılıyor; Chicago´da bulunan medya uzmanlarından Cynthia Kisser şöyle diyor; "Scientology, acımasız bir örgüt; daha çok klasik terörizme benziyor. Çok kavgacılar ve sadece kazanç peşindeler; ABD tarihinde böylesi hiç görülmedi; hiçbir inanç üyelerini böylesine soymadı..." 1987´de kaçıp kurtulana kadar Scientology´nin yedi liderinden biri olan Vicki Aznaran ise; "Bu bir suç örgütü, her geçen gün daha çok illegal oluyor." diyor.
Sony. Pepsi, CNN ve ötesi...
Time Dergisi, 150 kişiyle özel görüşmeler yaptı; binlerce sayfalık mahkeme tutanağı ve Scientology belgesi gözden geçirildi. Kuruluşu yönetenler konuşmayı reddettiler. Sayısız üyenin suçlamasına ve tüm yasal baskılara rağmen Scientology, 1986´da kurucusu Hubbard´ın ölümünden sonra çok daha fazla büyüdü ve büyüyor. Mahkeme kayıtlarına göre, kuruluşun bir kolu olan "Ruhsal Teknoloji Kilisesi" nin, sadece 1987 yılındaki geliri, 503 milyon $´ın üstündeydi, tahminlere ve bazı ipuçlarına göre, Kıbrıs, Liechtenstein ve İsviçre bankalarına 400 milyon $ aktarılmış ve özel hesaplar açılmıştı. Scientology yetkililerinin açıklamalarına göre bugün grubun 50.000 aktif üyesi ve 8 milyon sempatizanı bulunuyor, gittikçe de artıyor. Hubbard´ın garip ve alışılmadık kuramları her geçen gün kitleleri dünya çapında sarıyor ve etkilemeye devam ediyor. Örgütü şu anda, 36 yaşındaki David Miscavige yönetmekte, Miscavige kuruluşun ikinci kuşak üyelerinden, kurtulanlar veya ayrılanlara göre bu adam kurnaz, acımasız ve paranoyak; üstelik düşmanlarına işkenceler yapıyor. Miscavige´nin 1990´larda başlattığı gözüpek hareket ve atılımlar kurum içindeki prestijini çok arttırdı. Emekli örgütleriyle ilişkileri yönetici düzeyinde geliştirerek, satın alıp, rüşvetler vererek, büyük emekli gruplarını kuruluşun çevresinde topladı, Sony ve Pepsi gibi dev şirketleri ve CNN´in patronu Ted Turner´in sahibi bulunduğu Goodwill Games´i hem sponsorluk için, hem de yakın ilişkiler için ikna etmeyi başardı. Scientology yayınlarında yayınlanan kitaplardan yüzbinlercesini, büyük kitapevlerine sevkederek, kendi taraflarlarına durmaksızın satın aldırarak, perakende kitapçılara büyük cirolar sağladı ve bu yöntemle tüm "en çok satan kitaplar" listelerinde aralıksız yer aldı, bu kadar da değil. Miscavige, Newsweek ve Business Week gibi önemli ve ciddi yayınlara tam sayfa ilanlar vererek, Scientology´yi bir felsefe olarak tanıttı, aynı
yöntemi tv´de de uygulayarak ülkenin en büyük tv istasyonlarında dev ilan kampanyaları başlattı, her alandaki güvenilir ve saygın profesyonelleri danışma grupları adı altında toplayarak kamuoyuna tanıttı ama büyük ücretler alan bu insanların örgütle olan gerçek mali ilişkilerini sakladı. Sonuç olarak Miscavige öylesine başarılı oldu ki, neredeyse örgütün kurucusunun adını gölgede bırakacaktı. Yeri gelmişken biraz da, Scientology´nin babasından söz etmek gerekiyor.
İnsanlığı "Xenu" dünyaya sürgün etti
Hubbard, 1911´de Nebraska´da doğdu; II. Dünya Savaşı´nda denizciydi, daha sonra savaş gazilerinin ruhsal sorunlarıyla ilgili bir örgütte çalıştı, ruhsal sorunları olan gazilerin intihar eğilimlerini engellemek için çalışıyordu. Bu arada bilim-kurgu yazıyordu. Scientology kurulduktan sonra basılan tanıtım broşürlerinde Hubbard, hiç alakası olmadığı halde bir savaş kahramanı olarak tanıtılacaktı hatta daha da ileri gidilerek mucizelerden söz edilmişti; kör olmuş ama gözleri açılmıştı, iki kez ölüp yeniden dirilmişti vb... Bir doktora yaptığından söz ediliyordu ama neydi? Bilinen tek eğitim, Hubbard´ın Sequoia Üniversitesi´nden almış olduğu açık öğretim diplomasıydı. 1984 yılında, Hubbard´ın geçmişiyle ilgili olarak yapılan resmi bir araştırmada, California´lı bir yargıç Hubbard´ı patolojik bir yalancı ilan etti. 1950´de Scientology´nin kutsal metinlerini yazmaya başladı; "Dianetics; The Modern Science of Mental Health" teknikte kaba, yüzeysel bur yöntem kullanılıyordu, çok basit bir yalan makinesi "E-metre" kullanılarak, derinin üzerindeki statik elektriğin değişimi ölçülüyordu, bu şekilde de kişinin geçmişiyle ilgili bilgilere ulaşıldığına inanılıyordu. Hubbard´a göre, geçmişteki mutsuz anılar (Bunlara Engram diyordu), ruhsal travmalara (yaralara) neden oluyordu. E-metre ile yapılan seanslarda, bu travmalar açığa çıkarılıyor ve terapik bir çalışmayla kişinin ruhsal sorunları düzeltiliyordu. Hubbard, sonraki adımlarını sakladı ama 1960´larda İnsanlık için bir açıklama yapıldı; insanlar adına "Thetan" denen bir bulutsu ruhdan oluşmuşlar ve 75 milyon yıl önce "Xenu" adlı zalim bir galaktik güç tarafından dünyaya sürülmüşlerdi ve şimdi insanlar bir sınav geçiriyorlardı. 1967´de Scientology´nin ana kilisesi veya merkezi kuruldu. 1971´de federal bir mahkeme, Hubbard´ın tıbbi iddialarını ve E-metre cihazının bilimselliğini reddetti. Hubbard, bir din kurmakla suçlanıyordu ama Amerikan özgürlük yasaları Hubbard´ı ve inanılmaz iddialarını korudu. Örgütlenme devam etti, şubeler peşpeşe açıldı, misyonlar oluştu, ücretler fiks bağışlara dönüştürüldü ve Hubbard´ın komik kozmoloji öyküsü "kutsal metinler" haline dönüştü.
Mezardan ruhsal olarak kaybolan ceset, 3000 $´a geri geliyor;
1970´lerde, devlet ciddi bir atağa kalktı ve kilisenin milyonlarca dolarının yurtdışına kaçırıldığı, Panama´da paravan bir şirketin kurulduğu ve bir İsviçre bankasına para aktarıldığı açıklandı. Örgüt üyeleri, devlete sızmışlar ve bazı gizli belgeleri çalmışlardı, sahte vergi formları doldurmuşlar, üstelik üyelerinin çoğunu kullanmışlardı ve 1971´de Hubbard vergi kaçakçılığı ve resmi belgelerde sahtekarlık suçlarından sanıktı, Scientology üyeleri gece gündüz çalışarak, belgeler düzenlediler ve kararı geciktirmeye çalıştılar. Bu arada, Hubbarda beş yıl saklandı ve savcılık tarafından suçlanamadan önce öldü. Bugün Scientology örgütü tüm bunları yalanlıyor ve gerçekleri tahrif ediyor; Scientology doktrini ile insanların ruhlarının temizlendiği, arındığı iddia edilirken engramlarla ruhsal tehlikelerin giderildiği öne sürülüyor ve bunun için de gittikçe yükselen pahalı ücretler ödeniyor. Örgütün son fiat listesinde, Hubbard tarafından "çiğ et" adı verilen hasta(!) adaylarından saatte 1000 $ istendiği ve 12,5 saatlik bir dönem için 12.500 $ alındığı görülüyor. Psikiyatrlar, seansların uyuşturucularla yapıldığını ve euphoria ile düşünce kontrolu yapıldığını belirtiyorlar. Bu tür seansların sonunda, yeni üyelere milyarlarca yıllık iş kontratları imzalatılıyor. Hubbard´ın sağlığında yayınlanan bültenlerde, "Para kazanın, daha çok para, para için gerekenleri yapın, ne olursa olsun onları yakalayın ve gerekeni yapın." deniyordu. Harriet Baker, bu emirlerin uygulanması ile acı bir şekilde karşılaştı. Baker 73 yaşındaydı, eşini kanserden kaybetmişti, bir Scientolojist acısının giderilmesi için onu ikna etti; paket bir seans için 1.300 $ ödeyecekti, bu bedel daha sonra 15.000 $´a yükseldi, bu arada Scientologlar kadının evi için borçlu olduğunu keşfettiler, 45.000 $´lık bir ipotek altındaydı, örgüt kadını baskı altına aldı, borcunu ödemesini engelliyorlar, paraya sürekli el koyuyorlardı. 1991 Haziran´ında Baker, kendisini E-metre ile sorgulamak isteyen iki örgüt üyesine kapıyı gösterdi ve tüm çabalarına karşın Eylül ayında evi satıldı. Noah Lottick kendisini öldürmesinden önce, örgüte 5.000 $ ödemişti, tavrı garipti. Ailesine Scientology tüccarlarının düşüncelerini okuduğunu söylemişti, babası kalp krizi geçirdiğinde, doktorlara karşı çıkarak, bunun fizyolojik değil, psikolojik nedenlere bağlı olduğunu iddia etmişti ve beş gün sonra intihar etti. Artık, herşey için çok geçti, Lottick´in cenazesinde "Noah´ın Dianetik doslarından" yazısının bulunduğu bir de çelenk vardı ama ortada örgütten kimse görünmüyordu. Bir hafta sonra, Noah´ın evine gelen örgütün bölge sorumlusu, acılı anne-babaya oğullarının mezardaki bedenlerinin mucizevi bir şekilde kaybolduğunu, ancak örgüte makul bir bağış yapılırsa yerine döneceğini bildirdi, sonuçta Lottick ailesi, bağış adı altında 3.000 $ ödedi.
Prozac´a ölüm...
Scientology örgütü, bağış toplamak adı altında çeşitli servisler oluşturdu, çabucak ilahi köprüyü geçip, aydınlanmaya ulaşmak istiyor musunuz? 1.250 $´lık bir bağış yapmanız yeterli; Fizik evrene neden Thetan bağlarıyla bağlı olduğunuzu bilmek istiyor musunuz? Hemen Hubbard´ın sesinden kaydedilmiş 52 teyp bantını alın, sadece 2.525 $; sonra arkasını da alabilirsiniz. Eğer Hubbard´ın altın yazılı, deri kaplı kitaplarının tamamına sahip olmak isterseniz, sadece 1.900 $ ödeyeceksiniz. Tuzaklar çekici ve bedeller yüksek; Scientology öylesine finans gücüne sahip ki, özel kuruluşlar oluşturdu; 1983´de kurulan Sterling Yönetim Sistemi, ABD´nin en hızlı büyüyen kuruluşları arasında, danışmanlık yapıyor ve çeşitli yayınları yönetiyor; 1988´de sermayesi 20 milyon $´ aşmıştı. Bir diş doktoru olan Gregory Hughes tarafından kurulduğu için, özellikle tüm ülkede diş doktorları arasında etkin ve yaygın. Bir diğer Scientology kuruluşu olan Mutluluk Yolu Vakfı tarafından, Amerika´daki halk okullarına Hubbard´ın görüşlerini anlatan 3.5 milyon broşür dağıtıldı. Vakfın 400 hektarlık bir kampüsü var ve burada Hubbard eğitimi yapılıyor. Vatandaş İnsan Hakları Komisyonu adını verdikleri bir örgütleri daha var ve bu örgüt psikiyatrlarla savaş halinde. Bu komisyon, özellikle de son dönemin mucize stres ilacı olan Prozac´a savaş açtı; Prozac´ın intiharlara ve cinayetlere neden olduğunu iddia ediyorlar, sürekli tv programları yaparak, posta aracılığı ile yüzbinlerce mektup yollayarak Prozac´ı ve bulucusu Eli Lilly´i durdurmaya çalışıyorlar. Bir diğer Scientology kuruluşu olan Amerika Stresli İş Adamları Birliği geçen yıl üniversite öğrencileri için 5.000 $´lık bir ödül koydu, ödülü kazanan en başarılı öğrencilere Scientology kuruluşlarında iş veriliyor. Örgütün siyasi etkisi çok güçlü; Batı Virginia Senatörü John D. Rockfeller IV, senatoda bu örgütü öven bir konuşma yaptı ve İllionis Valisi Jim Edgar, 13 Mart´ı "Hubbard Günü" olarak ilan etti. Scientology Kuruluşu´nun diet ve sağlıklı yaşama yönelik Sağlık Vakfı ve "Criminon" adını verdikleri alkol ve narkotik bağımlıları ile hapisten çıkanlara rehabilitasyon uygulayan Narconan, diğer iki kuruluş.
Travolta´ya santaj yapıldı mı?
Scientology´ye karşı olanlar soruyorlar; "Bilmek istiyoruz, bizim devletimiz nerede?" Los Angeles´lı avukat Toby Plevin; "Özel haklar tehlikede, her soruşturmacı ihtiyatlı olmalı, bu konuda her atılan adım yumurta kabuğu üzerinde yürümeye benziyor." diyor. FBI, üç yıldır Scientology Örgütü´nün peşindeler; Los Angeles FBI şefi olan Ted Gunderson; "Bana göre, ülkedeki en zekice operasyon Scientology hareketidir..." diyor. İnanç uzmanları, federal ciddiyetten umutsuzlar, otoritelerin yetersiz kaldığını düşünüyorlar; Scientology bir kanser kadar hızlı yayılıyor; "Scientology artık müteşebbis ve başarılı iş adamlarının elinde, Hubbard´ın ölmüş olması dahi farketmiyor, beyin fırtınası sürüyor. Korkarım gelecekte onları daha ön planda ve iş hayatında daha güçlü olarak göreceksiniz" Bu sözler, California Üniversitesi Nöropsikiyatri Enstitüsü Direktörü olan Louis West tarafından söylendi. Bazen örgütün büyük militanlarının durumu dikkat çekiyor; sinema oyuncusu John Travolta, uzun zaman boyunca örgütün sözcüsü olarak hizmet yaptı ama 1983´de örgütün yönetiminden hoşlanmadığını bir dergiye açıkladı ama arkası gelmedi ve bir daha konuşmadı. Eski ve kaçak Scientolog´lara göre, Travolta korkuyordu çünkü özellikle seksüel yaşamıyla ilgili tüm sırları ortaya dökülebilirdi çünkü Travolta bir homoseksüeldi ve bazı porno filmlerde oynamıştı. Bugün için Scientology, Amerika´nın en büyük halkla ilişkiler örgütü; örgütün ana stratejisi daha ilerlemek ama din-karşıtı bir kimliğe bürünmekten çekiniyorlar. İnanılmaz ama hem Amerikan İnsan Hakları örgütleri tarafından, hem de Amerika Ulusal Kiliseler Birliği´nce destekleniyorlar. Sonuç olarak para, Scientology´ye gerekeni sağlıyor. Muhalifler olsa da, kurbanlar ağlaşsalar da birşey değişmiyor, Scientology yöneticileri ve onların çok güçlü avukatları milyonlarca doları ceplerine doldurarak yollarına devam ediyorlar ve ister inanın, ister inanmayın bütün bunlar 1950´lerde yazılmış basit ve ucuz bir bilim-kurgu hikayesinden kaynaklanıyor;
Scientology ABD dışında ne yapıyor?
1960 ve 70´lerden sonra Ron Hubbard, çoğu zaman özel feribotlar hazırlayarak, dünyaya yönlenmişti; İngiltere, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve Venezuela´da kampanyalara başlandı ama Scientology kendi ülkesindeki kadar başarılı olamadı. Avustralya´da bir mahkeme Scientology Kilisesi adını reddetti, Fransa´da bir diğer mahkeme, Hubbard´ı bir şarlatan olarak ilan etti. 1976´da İtalya, Milano´da 76 Scientolog tutuklandı ve mahkum edildi; savcı Pietro Forno; "Bütün kurbanlar daha iyi bir yaşam hayaliyle bunlara gitmişler ama Scientologlar sadece amatör birer psikolog ve yaptıklarının adı ise psikolojik terörizm..." diyordu. Kanada´da, Scientology Örgütü, ülkenin en ünlü insan hakları avukatı Clayton Ruby´i kendisine bağlayarak işe başladı ama birkaç ay sonra kendisi başta olmak üzere 9 Scientolog yargıç karşısındaydılar, dava Ruby´nin hukuki manevraları sayesinde hala sürüyor. İspanya´da Adalet Bakanlığı, Scientology´yi bir din olarak iki kez tanımladı; 1989´da Sağlık Bakanlığı örgüt için, "totaliter, saf ve basit bir şarlatanlık" diyordu; 26 örgüt şubesine baskın yapıldı, 11 Scientolog tutuklandı; Savcı Jose Maria Honrubia; "Gerçek amaçları sadece para" diyordu. Fransa´da 16 Scientolog, şarlatanlık ve illegal tıbbi uygulama ile suçlandılar, bu arada intihar eden bir endüstri-dizaynırın ölümünün ardında Scientology´nin bulunduğu anlaşılınca örgüt ciddi bir darbe yedi ve aralarında ünlü isimlerin de bulunduğu gruba karşı soruşturma başlatıldı ve örgüt merkezi kapatıldı.
Alman Parlamentosu´nda propoganda...
ABD dışında Scientology´nin en etkin ve başarılı olduğu ülke Almanya´dır; başta Münih olmak üzere hemen tüm Bavyera´ya yayıldılar; 1984´de 100 polis, örgütün Münih´deki merkezini bastı ve sayısız dökümana el konuldu, yine vergi yolsuzlukları aranıyordu ama olaya parlamentodan müdahale edildi. "Der Spiegel" in yazdığına göre, orta ve orta üstü düzeyde yüzlerce firmanın Scientology ile ilgileri vardı. Göründüğü kadarıyla Alman politikacılarına Scientology çekici geliyordu veya Scientology militanlarının yöntemlerini seviyorlardı, kimbilir belki de Nazileri anımsamışlardı. Mart 1991´de Hür Demokratlar, Helmut Kohl başkanlığında bir koalisyonu oluşturdular; bu arada Scientolog´lar Hamburg´a sızıp, örgütlenmişlerdi, aynı anda merkez muhalefeti oluşturan Sosyal Demokrat Parti, üyelerini uyararak, eski komünistlerin kilise tarafından sömürülmeye karşı uyanık olmalarını istedi. Bu sırada, Bundestag´da yani Alman Parlamentosu´nda Hubbard´ın broşürleri elden ele dolaşıyordu. Derken Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher istemeden Scientologları onayladı; "Gerçekten, dünya daha güzel bir yer olmalı ve bu broşürde bu yol gösteriliyor, bir yaşam nedenlerle ve sorumlulukla anlamlandırılmış, kısacası çok daha dikkatli olmalıyız." Bu temel sempatiye rağmen Eylül 1996´da ünlü Scientolog ve sinema starı Tom Cruise´un başrolünü oynadığı "Görevimiz Tehlike" filmi Almanya´nın birçok yerinde büyük protestolarla karşılaştı ve boykot edildi, halk Cruise´ın şahsında Scientology´ye karşı çıkıyordu.
Anlayana dersler...
Evet, Scientology hakkında daha çok şey yazılabilir ve yazılacak ama şu an için altı çizilerek söylenmesi gereken birkaç sonuç cümlesi var; Birincisi Scientology, göründüğünden çok ama çok daha fazla gücü olan bir örgüt halinde, korkunç bir para gücü ve beyin yıkamaya yönelik bir yöntemi var. İkincisi çok hızlı yayılıyor ve Scientology tam anlamıyla bir din, bunun tartışılması dahi mantıksız ama bu din öncekilere hiç benzemiyor çünkü insan beynine doğrudan hücum ediyor, şu anda Hıristiyan ülkelerde etkin, Budizm´in ve İslamiyet´in etki alanlarında pek dolaşmak istemiyor ama kesin birşey daha var; eğer bu iki din insan kanı dökmekte ve sosyal baskı uygulamakta biraz daha ileri giderlerse Scientology ile kısa zaman içinde tanışacaklar çünkü öncelikle gerek Scientology, gerekse de ondan çok daha küçük olan benzeri mistik örgütler (Mahareshi´nin TM´i veya Moon Tarikatı gibi...) kan ve tehdite karşı kendi ruhsal yaptırımlarını ve yönelmelerini kullanarak, etkin olacaklar. Ötesini göreceğiz...
İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü'nden doç.Dr. Ümit Sayın, acikistihbarat.com'a 11 Eylül teorilerinden, uyuşturucu ticaretine; psikolojik harpten, masonlara kadar bir çok konuda önemli açıklamalar yaptı.İşte çarpıcı analiz ve bilgilerin yer aldığı söyleşi:
* Şu anda yeraltı kaynaklarımızın %60'ı yabancılar kontrolünde çıkarılıyor.
* Uyuşturucu ekonomisinin yarattığı sıcak para gücünün karşısında hiç bir ordu veya istihbarat örgütü varlığını sürdüremez.
*Özellikle CIA; MOSSAD, BND gibi yabancı istihbarat örgütleri Türkiye ve Ortadoğu'daki pek çok gizli operasyonu uyuşturucu parasıyla yapmışlar; üstelik 1970'li yıllarda Türkiye'de bu ticaret sayesinde ciddi bir kaos ortamı oluşturmuşlardır.
* Türkiye'de küresel uyuşturucu ticareti boylamında Italya benzeri bir mafya vardır ve hatta P2 benzeri mason-gladyo-mafya-bürokrat ilişkileri mevcuttur.
* Süpernato veya Nato’nun Gizli Ordularinin Türkiye içine nüfuz ettigi 1970-1980 döneminde mafyöz yapilanma, masonik gizli örgüt yapilanmasi Türkiye’de her tarafa infiltre olurken Ayaklanmalari Bastirma Talimnamesi (FM-31) geregince Türkiye’de bir ayaklanma olmadigi halde ayaklanma varmis gibi gösterilmis ve küresel sermayenin Türkiye’yi isgal etmesinin alt yapisi hazirlanarak ve Turgut Özal’a 24 Ocak kararlari aldirilarak ekonomi yavas yavas Dünya Bankasina ve IMF’ye terk edilmistir.
Sayın Okuyucu;
İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Ensitüsü'nden Doç. Ümit Sayın;
nörobilim alanındaki kapsamlı geçmişinin yanısıra; çeşitli platformlarda dile getirdiği alternatif teorilerle gündeme geldi.
Özellikle; 11 Eylül saldırıları ile ilgili olarak HaberTürk'te sunduğu kapsamlı derleme ve ikiz kulelere çarpan uçakların niteliğine yönelik ayrıntılı analizler, Türk medyasında bugüne kadar gerçekleştirilen konu ile ilgili en kapsamlı sunumlardan biri olarak dikkat çekti.
Ümit Sayın'la sizler için; 11 Eylül teorilerinden, uyuşturucu ticaretine; psikolojik harpten, masonlara kadar bir çok konuda hayli uzun bir röportaj yaptık. Röportaj o kadar uzadı ki; aşağıda gördüğünüz metin, aslında röportaj tam metninin kısaltılmış hali.
Türkiye'deki etno-faşist yapılanmaların bilim kurumları bünyesindeki çalışmalarına karşı da mücadele veren Doç. Dr. Ümit Sayın'ın gündeme dair net ve ilginç tespitlerini içeren bu röportajı dikkatlerinize sunuyoruz.
Saygılar
Açık İstihbarat
11 Eylülle ilgili ana tezinizi okuyucularımız için özetleyebilir misiniz?
11 Eylül Saldirisi global terörizmin ve gizli örgütlerin eylemlerini doruga çikardiklari bir noktadir. Bu Amerika’daki aile hanedani yapilarinin ve Anglo Sakson ve Yahudi gizli örgütlerinin dünyayi tamamen kontrol etmek için olusturduklari bir milenyum komplosudur. 11 Eylül olayi tamamen küresellesmeyi ve emperyalizmi dünyaya yaymayi düsünen bazi gizli yapilanmalarin, emperyalist odaklarin psikolojik savas için ortaya çikardiklari bir üründür. Televizyondaki görüntülerde ve sunumlarda çok net olarak kanitladigimiz gibi, 11 Eylül olayi bir düzmecedir ve yurt disindan koordine edilen ve Afganistan’daki magaralarda yasayan insanlarin yönettigi bir El-Kaide saldirisi degil, Amerika içinden koordine edilen ve terör korkusu yaratmayi ve ortak bir terörizm düsmani olusturmayi hedefleyen bir saldiridir.
Bir kaç çok vurucu nokta vardir: Öncelikle ikiz kulelere ya da Pentagona çarpan uçaklarin düsürülmemesi ve her iki uçagin da kuleler tam kuleler içine girdiginde infilak etmesi enterasandir. Ayrica Güney Kuleye çarpan uçagin altinda anlasilamayan bir cisim vardir. Bu cisimi inceleyen uzmanlar bu cismin bir torpido veya bir bomba olabileceginden bahsetmektedirler; zaten uçagin tam kulelerin içindeyken aniden patlamasi ve özellikle Güney Kulede 3 ates topu belirmesi uçaga monte edilmis bir patlayici yapinin varligini düsündürmektedir. Uçaklarin yolcu uçagi olup olmadigi belirsizdir. Uçaklarda 4 farkli açidan inceledigimiz zaman her türlü farkli adli tip analizinde kapilar, pencereler görülememektedir. Bazi uzmanlar bu uçaklarin tanker uçak olma ihtimali üzerinde durmaktadir. En önemlisi her iki kulenin de 56 ve 80 dk. sonra birden çökmesidir. Üstelik çöküs 9 sn içinde gerçeklesmistir. Bu çöküs gerçeklesirken binanin pencerelerinden patlayicilarin fiskirdigi çok net olarak görülebilmektedir. Hiç bir bina bu kadar kisa süre içinde çökemez. Normal kosullarda binanin kat kat uzun sürede çökmesi beklenirdi. Ayrica uçak yakiti 800 santigraddan daha yüksek bir sicaklik olusturamaz. Halbuki binanin çökmesi için çeligin erimesi gerekir ve 1500 santigrad sicakliga ihtiyaç vardir.
O bölgedeki 7 nolu binanin da kontrollü patlamayla çökertilmesi enteresandir, o binaya kim, neden patlayici yerlestirmistir günlerce önce? 11 Eylül sabahi ikiz kulelerin çöküsünden hemen 8 saat sonra 7 nolu binanin kontrollü patlama ile çökertilme emri verilmistir. O günkü kaosta bu bombalar yerlestirilemeyecegine göre kim, ne zaman ve neden 7 nolu binaya patlayici yerlestirmistir de, 7 nolu bina ayni gün, ‘hasar gördü’ diye 8 saat içinde uçaklar ikiz kulelere çarptiktan sonra saat 17:00’de çökertilmistir?
Pentagona uçak düsmüs olma olasiligi ise iyice azdir. Pentagon’da uçak oldugu söylenen nesnenin giris deligi uçak boyutlarinin yarisi, içerdeki 3. kamadan çikis deligi ise sadece 2.5 m. yani uçagin çapinin yaklasik üçte biridir. Pentagona çarpan uçaga ait hiç bir kalinti bulunamadigi gibi, bu uçak sözüm ona 7 adet çelikle güçlendirilmis 50 santim kalinliginda duvari delip geçmistir. Bu mümkün degildir. Bunu bir uçak yapamaz, bunu ancak bir füze veya bir bunkerbuster yapabilir. Dolayisi ile çok kisaca degindigimiz gibi, Pentagon’a bir Boeing 757 düsmedigine ait tonlarca kanit vardir, hepsini burada söyleyemiyoruz; belki uçak düstü görüntüsü verilmesi için uzaktan kumandali bir Global Hawk da düsürülmüs olabilir.
El-Kaide diye bir örgütün aslinda olmadigi ve birilerinin isine yarayan küresel bir hayaletin ötesine geçmedigi bir çok kisi tarafindan dillendirilmeye baslandi. Sizce Usame Bin Ladin imgesi ile ABD'yi yöneten güçler neyi amaçliyor?
El-Kaide isimli örgüt CIA tarafindan Afgan-Rus Savasi sirasinda kurulmustur. ABD’de 2001 yilinda 29 civarinda istihbarat örgütü vardi. Daha sonra bu sayi artmis olabilir. ABD’deki bazi istihbarat örgütlerinin adi bile bilinmiyor. Örnegin NSA (Ulusal Güvenlik Teskilati, National Security Agency) 1952 yilinda Truman tarafindan kurulduktan sonra ABD baskanlari, ünlü yöneticileri bile bu örgütün adindan haberdar olmadi. Bu tip örgütlere ayrilan fonlar korkunç fazladir ve çok gizli olmak esastir. Ayrica ABD’deki Illuminati uzantisi örgütler (Skulls and Bones gibi) temel olarak tez-antitez ilkesine göre toplumsal olaylari sekillerler. Yani bir örgüt kendi negatifini de kendisi kurar. NATO’nun Gizli Ordularinda oldugu gibi, Kiziltugaylarin ABD tarafindan kurulup, NATO tarafindan kullanilmasi gibi.
NATO aslinda küresel bir çeteden baska bir sey degildir. Zaten artik bir anlami da kalmamistir. Ayni sekilde ABD’de bir çok yeni istihbarat örgütü 11 Eylül’den sonra kuruldu. Bunlar genellikle ABD’deki siyonist, masonik veya diger gizli yapilarla CFR ile (Council on Foreign Relations) içiçe olan örgütlerdi. Örnegin Aytunç Altindal’a göre MINARET isimli bir gizli islami terörist örgüt CIA tarafindan kurulmustu. Benzer sekilde El Kaide’nin tüm örgütlenmesi ve Usame bin Laden yillarca CIA’e hizmet etmis kisilerdir. Dolayisi ile at izi, it izine karismistir. Anglo-sakson ve siyonist gizli örgütlenmeleri karsitlarini da kendileri yaratarak çalistiklari için, onlara düsman gibi görünen tüm yapilanmalar belki de onlar ve NATO tarafindan kontrol ediliyor olabilir.
Bin Laden ailesinin ABD’deki serveti belirsizdir, bazi söylentilere göre 5-7 trilyon dolara varan bir servetleri vardir. Ayrica 11 Eylül olayi olduktan sonra tüm uçaklar bloke edilmisken ve tüm uçuslar yasaklanmisken, sadece bir aile uçaklara atlayip ülkelerine dönmüslerdir. Bu aile de Bin Laden ailesidir, yüzü askinda ferdi ile 13 Eylül 2001’de ABD baskani bile uçaklara binemezken bu aile ABD’yi terk etmistir ve özel aile uçaklarina uçus izni verilmistir .
11 Eylül senaryosundaki kurgulanmasındaki temel unsurlar nedir?
1) Afganistandaki afyon dolayisi ile Pakistan’da eroine çevrilen uyusturucu ticaretinin kontrolü. Afganistan’da resmi rakamlara göre 4200 ton opium yetistirilmektedir. Resmi rakamlar genellikle gerçek miktarlarin yarisindan daha azdir.Bir ton eroin 5 bin ton sokaktaki sulandirilmis eroine dönüsür. Sokaktaki 1 gram eroin çok mütevazi bir fiyatla New York sokaklarinda 100 dolardir. 5 bin ton eroin 5 x 109 gram (5’in yaninda 9 tane sifir) eder. Bunu 100 dolarla çarparsaniz, 500 milyar dolar gibi kapital bulursunuz ki, aslinda dünyada dönmekte olan uyusturucu miktarinin yarisina yakindir.
2) Kafkasya ve Ortadogu’da var olan petrol reservi dünya reservinin % 70’i, dogal gaz reservi dünya reservinin % 65’idir. Bu enerjinin kontrolü gerek Büyük Ortadogu (Büyük Israil) projesinin gerçeklestirilmesi için çok gereklidir, gerekse ABD’nin enerjisi tükenmektedir; 2025’lerde ciddi enerji sikintilari baslayacaktir ve hidrojen, uranyum ve BOR su andaki enerjinin yerine almaya aday elementler gibi görünmektedir. BOR yataklarinin ise % 70’i Türkiye’dedir.Su anda zaten yeralti kaynaklarimizin % 60’a yakini yabancilarin kontrolünde çikariliyor. Zaten bu konuda kölelestirilmis durumdayiz, ama ulusalci bir hükümet bunu tamamen tersine çevirebilir. Ayrica Israil ve Ortadogu gözlerini Türkiye’deki su kaynaklarina da dikmislerdir. Bugünün dünyasinda uluslararasi hukuk veya dost ülke veya stratejik müttefik kavrami diye bir kavram yoktur. Hungtington’un tanimladigi medeniyet savaslari baslamis ve tüm gücüyle sürmektedir, hedef Islam medeniyetinin ortadan silinmesi veya assimile edilmesidir. Bugünün dünyasinda sadece birbirini yoketmeye azmetmis bunun için Kara Bilimi kullanan azgin, fasist topluluklar vardir.Insanlik Yahudi ve Anglo Sakson gizli örgütlenmelerinin etkisiyle karanlik bir döneme, bir geç kalan POST-ORTAÇAGA girmektedir. 11 Eylül iste bu konjonktürde yapilmistir.
3) ABD büyümekte olan Çin-Hindistan-Rus ekonomisiyle mücadele edebilmek için, mutlaka Asya’yi kusatmak ve Hint Okyanusu’nu çevrelemek zorunda, Rusya’nin sicak denizlere inmesini engellemek zorundadir. Jeostratejik olarak ABD Asya’yi kontrol edebilmek için ortadoguyu kontrol etmek zorundadir, bunun için de Ortadogu’da ULUS devlet istememektedir, var olan ULUS devletleri yani Iran ve Türkiye’yi kaosa bogmak veya yikmak, bunu yapamazsa zayiflatmak isteyecektir. Haritaya bakarsaniz Büyük Ortadogu projesini gerçeklestirmek için noktali çizgi hat üzerindeki tüm ülkeleri kayitsiz sartsiz kontrol etmeden veya isgal etmeden bu bölgedeki 22 ülkenin sinirlari degistirilemez, haritada BOP ülkelerini görmektesiniz
Bahsettiginiz uyusturucu trafiginden daha detayli bahsedebilir misiniz? Bu durum Türkiye’nin Ulusal Güvenligini nasil etkilemektedir? Bu uyusturucu kapitaliyle nasil mücadele edilebilir?
Afganistan Uyuşturucu Üretimi ile Dow Jones Endeksinin Dikkat Çekici Korrelasyonu
Yukarida sadece Afganistan ile ilgili bir tahminde bulunduk, ama bu konuda bilimsel nitelikli hiç bir çalisma yapilmis degil.Bazi tahminlere göre Türkiye’den akmakta olan uyusturucu parasi 50 milyar dolar ile 80 milyar dolar arasinda degismektedir, bazi tahminlere göre 100 milyar dolari geçmektedir. Dünyada dönmekte olan para resmi verilere göre 325 milyar dolardir . Özellikle Alfred Mc Coy ve Michael Ruppert’a göre, 800 milyar dolar ile 1.2 trilyon dolar arasinda oldugu iddia edilmektedir. Bu miktarin yuvarlak olarak 1 trilyon dolar oldugunu söyleyebiliriz.Yan sektörler olan silah sanayii, kadin ticareti, pornografi, kumar, off shore bankacilik gibi faktörleri de isin içine katinca yan sanayii ile birlikte bu miktarin bir kaç trilyon dolara katlanabilecegini tahmin etmek zor degildir. Bu sicak para gücünün karsisinda hiç bir ordu veya hiç bir istihbarat örgütü varligini sürdüremez. Ancak onunla mücadele etmek için kurulmus olan bir sistem veya istihbarat örgütü bu kara para ile mücadele edebilir.
Türkiye’de uyusturucu ve uyarici madde kaçakçiligi hangi yillardan itibaren ülke güvenligini tehdit eder hale gelmistir? Nasil?
Türkiye’de yaratilan CIA merkezli mafyöz örgütlenme Murat Çulcu’nun tarif ettigi mafyöz toplum yapilanmasinin gelismesine ve zaten var olan feodal asiret ve agalik sistemindeki mafyöz uygulamalarin ve sistemin sehirlere de intikal ederek ciddi boyutlarda mafyöz toplum yapisini olusturmasina neden olmustur. Özellikle CIA, BND ve MOSSAD gibi yabanci istihbarat örgütleri Türkiye ve Ortadogu’daki pek çok kovert operasyonunu uyusturucu parasiyla yapmislar, üstelik de 1970’li yillarda Türkiye’de bu ticaret sayesinde çok ciddi kaos ortami olusturmuslardir. Sonra PKK’nin da Türkiye’de akmakta olan uyusturucunun % 30-40’ini yönettigini biliyoruz. O nedenle Türkiye’den akmakta olan uyustucu ticareti ciddi olarak devletin ulusal güvenligini savunan ve koruyan birimler tarafindan gözlem altina alinmalidir.
Türkiye’de küresel uyusturucu ticareti boylaminda Italyan benzeri bir mafya yapilanmasi var midir?
Evet vardir. Hatta P2 benzeri mason-gladyo-mafya-bürokrat iliskileri de mevcuttur. Özellikle 1988 ve 1997’de ortaya çikan birinci ve ikinci MIT raporlari ele alinirsa bu baglantilar bürokrat-siyasetçi-mafya üçgeni ortaya çikmaktadir.Türkiye’de bugün MAFYOKRASI adinda bir sistem mevcuttur. Bu sistem supranasyonel organizasyonlarin (Bilderberg, Trilateral Komisyon, CFR, Skulls and Bones Society, Round Table, Illuminati, Masonlar vb.), uluslararasi mafyanin ve yabanci istihbarat örgütlerinin (Mossad, CIA, KGB, BND, MI6 vb.) sekillemis oldugu ve yerel mafya ile isbirligi içindeki bir yapidir
Bu yapılanmanın süreçlerini özetleyebilir misiniz?
a) Mustafa Kemal Atatürk’ün ölmesinden sonra bir duraklama ve masonik gizli örgütlerin Türkiye’ye yerlesme dönemi. Bu dönem Inönü ve Menderes zamanlarindaki süreçtir. 27 Mayis darbesi ile sonuçlanmistir.
b) 27 Mayis 1960 darbesinden 12 Mart 1971 dönemine uzayan süreçte, mafyöz toplum yapilanmasi bürokrasiye ve devletin pek çok yapisina yerlesmistir. Bu dönemde tüm dünyada var olan özgürlük hareketleri Türkiye’ye de yansimistir. Ama bu sol hareketlerin bir kismi kurgudur ve anti-tez olarak tezi üretenler tarafindan üretilmis ve kullanilmistir. Örnegin 1968 hareketlerinin fikir babasi Herbert Marcus’un CIA hesabina çalistigi çok sonra ortaya çikmistir .
c) Süpernato veya Nato’nun Gizli Ordularinin Türkiye içine nüfuz ettigi 1970-1980 döneminde mafyöz yapilanma, masonik gizli örgüt yapilanmasi Türkiye’de her tarafa infiltre olurken Ayaklanmalari Bastirma Talimnamesi (FM-31) geregince Türkiye’de bir ayaklanma olmadigi halde ayaklanma varmis gibi gösterilmis ve küresel sermayenin Türkiye’yi isgal etmesinin alt yapisi hazirlanarak ve Turgut Özal’a 24 Ocak kararlari aldirilarak ekonomi yavas yavas Dünya Bankasina ve IMF’ye terk edilmistir
d) 1980 darbesi CIA merkezli olarak gerçeklestirilmis ve bu darbeden sonra ekonomi bir 10 yilligina Özal’a terk edilerek küresel sermayenin tüm ülkenin içine girmesi ve tüm Türk ekonomisini kontrol etmesi saglanmistir.Bu noktada çok ciddi olarak kendi kendine 1960’larda veya 1970’lerde yetmekte olan Türk ekonomisi yabanci sermayenin ve yabanci istihbarat örgütlerin, gizli örgütlerin denetiminde mafyöz bir yapilanmaya teslim edilmis ve küresel mafyöz yapilanma ve uyusturucu ticareti her yere nüfuz etmistir. Özal Türkiye’de federasyonu ve Kürdistan’i savunarak Türk Anayasasini ayaklar altina alip, çigneyen ilk Cumhurbaskanimizdir.
e) 1990-2003 Soguk Savas döneminin bitmekte oldugu dönem. Bu dönemde Amerikan vatandasi bir basbakan Türkiye’yi tamamen Amerikan gizli örgütlenmelerine ve Amerikan tarzi bir mafyöz yapiya terk etmistir. Ulus Devlet ‘son sosyalist devleti de tasviye ediyoruz’ diye tasviye edilme yoluna gidilmis, tüm Kemalist ilkeler ayaklar altina alinmis ve Karsi Devrim sürecinde doruga varilmistir
f) 2003’den günümüze ise son tasviye sürecini yasamaktayiz. Kemalist Ulus Devlet her kurumu ile tasviye edilmektedir. Uyusturucu kapitali ve Kürtçü örgütlenme her kuruma girmektedir. Bu dönem Türkiye’nin ön-Sevr dönemidir. 2010’a kadar bu süreç tamamlanacak ve Türkiye, ulusal güçler bir önlem almazlarsa, parçalanacaktir. Bu parçalanma Iran, Suriye ve diger ülkelerle birlikte gelecektir. Bu olgular gerçeklesirken Türkiye’ye girmekte olan 60-100 milyar dolar arasindaki uyusturucu kara parasi çok büyük rol oynamis ve hemen hemen her kurumu satin almistir. Bu yapiya karsi ancak örgütlü bir istihbarat teskilati ile mücadele verilebilir. Türkiye’nin acilen % 60-75’i askeri istihbarat % 25-40’i akademisyen, bilim adami ve sivil istihbaratçilardan olusan bir ULUSAL GÜVENLIK TESKILATINA ihtiyaci vardir
Atatürk Devrimlerini ve laik, demokratik, sosyal, demokratik Cumhuriyet yapisini koruyabilmek için acilen hem istihbari hem de operasyonel faaliyet yapabilen ve karsimizdaki milyarlarca dolarlik dev kapital ile mücadele edebilecek bir yapilanmaya ve bu yapilanmanin hukuki temeline ihtiyaç vardir. Aksi takdirde bu dev uyusturucu kapitali Türkiye’deki ekonomik sistemi, banka sistemini, siyasi sistemi, istihbarat sistemini kontrol altina alacak ve büyük olasilikla Türkiye’nin bölünmez bütünlügü ilkesine aykiri olarak Türkiye’yi küresel sermayenin istekleri dogrultusunda parçalayacaktir. Uluslararasi bankalarin bize verdigi kredilerin özünde bu dev uyusturucu kapitali bulunmaktadir.
Kuzey Irak’taki yeni olusumun uyusturucu ve uyarici madde kaçakçiligina olabilecek etkileri nelerdir?
Kuzey Iraktaki Kürt devletinin finansmaninda ve Barzani’nin finansmaninda uyusturucu parasi su ana dek Israil ve Mossad’in da destegiyle kullanilmistir ve kesinlikle kullanilacak, bunun devaminda ise Türkiye’yi parçalama operasyonu ve Büyük Ortadogu Projesi kapsaminda Diyarbakir merkezli bir Kuzey Kurdistan projesinde Afgan kökenli uyusturucu parasi kesinlikle kovert operasyonlar için kullanilacaktir.
Norveç istihbaratinin bir raporu Haftalik ve Tempo dergilerine aksetmistir ve Türkiye için 2011’lerde bir iç savas planlanmaktadir. Bu savas Büyük Ortadogu veya Büyük Israil projesi kapsaminda gerçeklestirilecektir. Bugün Büyük Ortadogu Projesine ‘evet’ deyip olur vermek, Atatürk devrimlerinin ve Türk Ulus Devletinin tasviyesine ve yok edilisine olur vermek demektir. Büyük Ortadogu projesinin kabul edilmesi ve Diyarbakir merkezli bir BOP’a evet denmesi müebbet hapsi gerektirecek bir vatan hainligi ve anayasal suçtur.
Dünyadaki gizli örgütlerle ilgili çok çesitli tezler ortaya atiliyor. Bu tezler arasinda saçma olanlarla rasyonel olanlar arasindaki çizgiyi nasil çekecegiz?
Bu konuda çok fazla dezinformasyon yapilmaktadir. sil sir ve metodoloji masonik örgütlenmelerde saklidir. Bu örgütler ve beyin yikama mekanizmalari çok abartilmaktadir.
Örnegin Türkiye’de sabetayci gizli örgütlenme de çok abartilmaktadir. Ama ailesinde sabetayci olan herkes acaba sabetaycilara hizmet etmekte midir? Ya da daha ileri gidelim, masonluga girmis çikmis herkes masonluga veya Israile-siyonizme hizmet etmekte midir? Bu mümkün degildir. Masonluga girenlerin yaklasik % 20-30 civari zaten içeride kalmaz ve çikar. Masonlugun mavi localar dedigimiz çirak, kalfa ve üstad derecelerini içeren ilk üç derecesi içinde masonlugun prensiplerine hizmet eden insan sayisi da % 30-40’i geçmez, geri kalanlar sadece kisisel çikar veya sosyal ortam için masonluga girmislerdir. Asil 4. dereceden 33. dereceye kadar olan kirmizi localar olarak tanimladigimiz Skoç Riti tehlikelidir. Skoç ritine girebilmek için Mavi localarda üstad derecesinde olmak lazimdir. Buradaki örgütlenme gerçek siyonist örgütlenmedir ve oraya girenlerin % 50-60’dan fazlasi artik pisme ve küresel siyonist dünya devletine hizmet etme asamasina gelmislerdir.
Bir kez gizli örgütler bilinemez. Eger biliniyorsa artik gizli degildir. Onlara ‘Bir zamanlarin Gizli Örgütü’ denebilir. Skulls and Bones Society 1832’de kurulmus Illuminatinin ABD’deki devami olan gizli bir örgüttür. Bu örgüt yillar boyu gizli kalmistir, gücünü bu gizlilikten almis ve Yeni Dünya Düzenini, Küresel Sermayeyi ve Küresel Uyusturucu Ticaretini sekillemistir. Ama sunu unutmamak gerekli artik bu örgüt Adam Quincy’nin ve Antony Sutton’in çalismalari sonucu atik gizli degildir. Muhtemelen yerine yeni bir örgüt kurulmus oldugu için gizli degildir.
Psikolojik savas ve kendini oldugundan güçlü gösterme de bu örgütlerin elinde dev bir kontrol mekanizmasidir. Bu konudaki dezinformasyonu da kendileri yaymaktadirlar. Örnegin Skulls and Bones Society’nin tüm üye listesi yayinlanmistir. Büyük olasilikla örgüt fonksiyonunu tamamlamis ve baba ve ogul Bushlari da ABD baskani yaparak kendini tasviye etmistir, Bushlar da dünyaya felaket getirmislerdir. Efsanelesmek için de kendi hakkindaki bilgileri yaymaktadir.
Bu örgütlerin kendi aralarinda ve dis dünyaya karsi çatismalari sözkonusu olabilir mi?
Evet. Zaten bunlar birbirlerini desifre etmektedirler. Örnegin Opus Dei ve Vatikan yapilanmasinin gerçek Katolik kanadi, Protestan gizli örgütleri desifre ederken, siyonizme karsi olan Protestan Gizli örgütleri ise Yahudi Gizli Örgütlenmelerini desifre etmektedirler. Sunu hiç unutmamak gerek gizli örgütlenmelerin mutlaka bir ayagi istihbarat örgütlerinde sonlanir. Yani her gizli örgütün, bir de istihbarat örgütü ayagi vardir. Bu örgütlerin çatismalari sonucunda biz bunlari ögrendik. Türk kültüründe ve Osmanli kültüründe de var olan Bektasilik, Yeniçerilik ve Teskilati Mahsusa örgütlenmesi aslinda bizim kültürümüzde var olan gizli örgütlenmelerdir.
Bu gizli örgütlenmeler tabii ki kendi aralarinda çatisirlar. Ama belirli hedefler dogrultusunda uzlasirlar. Bir örnek vermek gerekirse Nazilerin temelini olusturan Thule cemiyeti 1912 yilinda kurulmustur, Thule cemiyeti aslinda 1776’da Almanya’da Adam Weishaupt tarafindan kurulan ILLUMINATI’nin bir devamidir. Thule cemiyeti 1920’lerde Nazilerin belkemigini ve iç istihbaratini olusturan SS’lere dönüsmüstür. Skulls and Bones cemiyeti de ILLUMINATI’nin bir devamidir ve 1832’de 2. ILLUMINATI locasi olarak ABD’de Yale’de kurulmustur.
Bunu Yahudilerin ittifaki ile daha iyi basarabileceklerini bildikleri için Skulls and Bones Cemiyeti tüm Yahudi Gizli Örgütlenmeleri ve B’nai B’rith ile ittifak içindedir. George Walker Bush, babasi George Bush ve dedesi Prescot Bush Skulls and Bones üyesidir. Yahudilerle ittifak içinde olmalarina (hatta George W. Bush’un evangelist olmasina ragmen) ragmen Skulls and Bones 2. Dünya savasinda Nazilerin gelismesine ve Hitler’e büyük ölçüde destek olmustur . Skulls and Bones baglantili isadamlari Hitler’e dev destek vermislerdir. Yani Illuminati’den ayrilma iki örgüt olan Thule Cemiyeti ve Skulls and Bones birbirlerine akrabadirlar ve uzun süre birbirlerine destek de olmuslardir. Ama ayni zamanda 2. dünya savasinda birbirleriyle savasmaya da baslamislardir.
Çok zorunda olmadikça Yahudilerle Anglo Sakson gizli örgütleri çatismazlar. Ama WASP (Beyaz Anglo Sakson ve Protestan) dedigimiz yapi, özellikle MOSSAD’la koordine olusturulan 11 Eylül olayindan sonra ABD’yi ve küresel sermayeyi kontrol etmekte olan Yahudi Gizli Örgütlenmelerinden rahatsiz olmaya baslamislar. ABD’de bugün bir çatisma ortami dogmaktadir, çünkü Israilin ve Yahudilerin Büyük Israil projelerinin veya Ütopyalarinin faturasi ABD için çok agir olmustur. Öyle ki, ‘kendi halinde Amerika kitasinda yasamak varken, neden Israil için Ortadogu’da riskler alalim’ diye düsünenler vardir. Hakikaten de Israili ve Yahudileri sirtindan atabilirse Amerika pek çok ülke ile dost halinde dünyayi daha iyi sömürebilir; Yahudiler bugün Anglo-Saksonlarin sirtinda bir yük olmuslardir.
Sizce 11 Eylül'den sonra "komplo teorilerine" ve teorisyenlerine yönelik yaklasim nasil degisti?
11 Eylül’den hemen sonra komplo teorileri üretilmeye baslandi, çünkü olaylara baktiginizda çok fazla komplo kokuyordu, ekliyor çikariyor ve o sonucu elde etmiyordunuz; yanlis olan birseyler vardi. Daha sonra ortaya çikan olgular bu komplo teorilerinin dogrulugunu kanitladi. Benim HABERTÜRK ve AVRASYA televizyonlarinda yapmis oldugum yaklasik 7 programda bu konudaki net bilgiler ortaya kondu.
Beklenirdi ki resmi olarak bir istihbarat birimi de gelsin resmi olarak konuyla ilgilensin. Ama resmi gelmediler, sempatik kanallardan ve arkadasça geldiler, bu konuda bilgi isteyen herkese bu bilgileri ve yaklasik 2.5 gigabytelik arsivimi açtim. Pek dost olmayan bazilari bunlarla o kadar ilgilendiler ki, programlari yapmamdan yaklasik 4-5 ay sonra baska bahanelerle bir mahkeme evimi arama karari çikartip, polis baskini yapti ve bilgisayarimdaki bilgilere el koydu. Halbuki dostça gelseler onlara da verirdim. Emniyet istihbaratina zaten kapim açikti ve onlar bilgi verdim. Evime polis baskini yapmayi uygun görecek kadar bazi yerleri rahatsiz etmisim demek ki!
Dolayisiyla komplo teorisyenleri hakli çikmaya basladilar, çünkü her yani komplolarla dolu bir dünyada yasiyoruz. Gizli örgütlerin en önemli isleri komplo ve entrika üretmektir. Yahudi ideolojisinin özü ise komplo kurmaktir. Bu Ortadogu cografyasinda var olabilmek için komplolarla karsi karsiya oldugumuzun ayirdinda oldugumuzu bilmemiz ve ona göre önlem almamiz lazim.
Sizce Türkiye'de devleti oluşturan kurumlar bu gelişmelerin ne kadar farkında?
Türkiye’de küresel sermayenin sekilledigi gruplar hakim. Bazi konusmalarda seyirciye su soruyu soruyorum: Türkiye Cumhuriyeti ne zaman kuruldu? 1923 diyorlar. Peki ne zaman yikildi diye soruyorum? 1938 diye cevap veren sayisi çok az, sasiriyorlar. Evet Türkiye Cumhuriyeti 1938’de Atatürk’ün, 10 Ekim 1935’de Mason Localarini kapattiktan 3 yil sonra yikilmistir. Mason Localarinin aslinda tüm faaliyetlerinin yasaklanmasi gereklidir, çünkü Anasayal düzenimize aykiri olarak yabanci gizli örgütlerle isbirligi içindedirler. Evet 1938’den sonra Atatürk’ün büyük olasilikla bir komplo içinde zehirlenmesi sonucunda , öldürülmüstür. 1938’den sonra da Türkiye’yi yönetenlerin bir yabanci gizli örgütün boyundurugunda Türkiye’yi sattigini ve daha fazla boyunduruk altina girmesini sagladigini görüyoruz.
Tüm kurumlariniz, istihbarat örgütleriniz ve ordumuz yabanci gizli örgütlerin elemanlari tarafindan isgal edilmis durumda.
11 Eylül ile ilgili haberleri, bilgileri askeri istihbarata ben ilettim. Ama gördüm ki, bütünlük içinde, akici çalisabilen bir askeri istihbarat yok! Herkes kendi hesabina çalisiyor. Diger istihbarat birimlerimiz de öyle! Halbuki adam kendi ikiz kulelerini vuruyor, senin ülkeni isgal etmek, senin bölgene yerlesmek için neden olusturuyor. Dev bir psikolojik savas yapiyor. Ulusalci bir istihbarat örgütümüz olsa bu olaya 10-15 kisilik bir ekip ayirip, konuyu inceletmesi lazim, fakat böyle bir mentalite yok! O nedenle çok gizli kosullarda bir ULUSAL GÜVENLIK TESKILATI kurulmasi gerektigini öneriyorum. Türkiye bugün Ulusal Güvenligini koruyabilecek istihbarat örgütlerine sahip midir? Bu tartisilir.
Küresel boyuttan ulusal boyuta indigimizde, ülkemize yönelik saldiri hangi kulvarlar üzerinden gerçeklesiyor?
Ülkemize yönelik saldiri her kulvarda gelisiyor. Ekonomimizi son 30 yil içinde disa bagimli hale getirdiler, asiri kapitalist bir tüketim toplumu haline geldik. Egitim sistemi ile yeni yetisen kusaklar bu tüketime ve kösedönücülüge açik, Türk toplumuna ilkelerini ve degerlerini yitirttiler. 1970’lerde hayvancilik ve tarim olarak kendi kendimize yeten bir ülkeydik. Su anda IMF’nin aldigi kararlar neticesinde, 20 milyon köylümüz aç ve sehirlere göç etmek durumunda. Bugdayi ve pirinci bile Amerika’dan aliyoruz. Pek çok tarim ürünlerini, eti yurt disindan aliyoruz. Biyolojik ve psikolojik bir savasa maruz birakilmamiz sonucunda Ocak 2006’da kus gribi nedeniyle köylünün elindeki tüm et stogunu tükettiler. Beyaz et sektörü çökmek üzere ve disari bagimli hale gelmek üzere. 300 milyar dolar borcumuz var. Bilimde SCI’de 20inci siralardayiz demenin bir anlami yok. Bu sanal bir ilerleme, o teknoloji nerde, o kimya, ilaç, agir sanayii ve savas endüstrisi nerde? Pek çok ürettigimiz motor ürünü montaj sanayiine dayali.
Türkiye’nin ben çöktügünü ve yeniden kurulmasi gerektigini savunuyorum. Bu çökme yeni degil aslinda, Morrison Süleyman dedigimiz, Süleyman Sami Dolaksizoglu zamanlarinda baslamisti. Ülkemiz elimizden hizla kayiyor. Devlet, istihbarat örgütleri ve Türk Silahli Kuvvetleri tasviye ediliyor. Kürtçü ve ayrilikçi örgütlenme her yere yayiliyor. Kürt mafyöz örgütlenmesi, Türk mafya örgütlenmesinin yerini aliyor; derken Türkiye bir Kürt-Türk iç savasina dogru sürükleniyor.
Sunu söyleyebilirim Türkiye Cumhuriyeti ve Kemalist Devrim 1938 yilinda bitmistir. Ulusalcilik da o zaman bitmistir. Ulusalci bir Kemalist Devrimin yeniden insaa edilmesi, gerekirse 2. bir Kurtulus Savasi yapilmasi gerekmektedir.
Küresel sermaye ve emperyalist güçler de camci dükkanina giren bir fil gibidirler. En zayif noktalari tespit edilebilir. Örnegin en zayif noktalarindan birisi küresel sermayenin sicak para akisindaki duraklamaya tahammül edemeyecek olmasidir. Eger Afganistan’da 3 yil hashas ekilip de eroine dönüsmez ve bu sicak para çarka girmezse Wall Street ve Isviçre Bankalari zor durumda kalirlar. Dow Jones Endeksi düser. Iflaslar baslar. Fil düserse kötü düser ve kendine de zarar verebilir.
Türkiye'ye karşı açılan kulvarlardan belki en az üzerinden durulanı genetik kulvarı. Su anda toplumun genetik yapisina dair hangi çalismalar mevcut?
Evet bu konularda genetik çalismalar mevcut. Örnegin bazi profesörlerin, üstelik de bizim üniversitelerimizde görevli bazi etnik gruplara mensup profesörlerin Türkiye’nin çesitli bölgelerinden aldiklari kan örnekleri üzerine yapmis olduklari yayinlar var. Rum Pontus bölgeleri, Kürt bölgeleri ve diger bölgeler.
En tehlikelisi ise Türk genetik yapisina karsi gelistirilmesi olasi etnik genetik biyolojik silahlar veya yeni virüsler. Bu konuda Pentagon ve CIA çok detayli çalismalar yapmakta. Yurt disina kan veya biyolojik materyel gönderilmesi çok siki denetim altina alinmalidir ve bu eylemleri yapanlar sistematik olarak arastirilmalidirlar. Bu nedenle Türkiye’de kan ve genetik çalismalari yapan tüm gruplari, kisileri, laboratuarlari, yurt disina kan gönderen tüm vakif, dernek, olusumlari tespit edip kimlerle isbirligi yaptiklarini saptamak gerekli. Sermayeyi nerden aldiklarini saptamak gerekli!
Türkiye içinde ciddi bir bilim ve genetik espionaj faaliyeti vardir. Buna karsi uyanik olmak ve karsi-espionaj yapmak gereklidir. Bu nedenle ULUSAL GÜVENLIK TESKILATININ mutlaka kurulmasi gerekiyor. Türkiye su anda bilim casusluguna karsi son derece savunmasiz.
Türk genomuna dair çalismalar sözkonusu mu ve Oktar Babuna isimli sahsin üzerinden baslatilan ve toplumun merhamet duygulari suistimal edilerek gerçeklestirilen operasyon konusunda ne düsünüyorsunuz?
Bu konu arastirilmalidir. Yurt disina 100 bin sise kan gönderildigi iddia edilmektedir. Bu olay ayni yukarida bahsettigim durum gibi çok detayli, her yönüyle arastirilmalidir. Bu konuda çalisan tüm vakif, dernek, kisi, cemaat ve organizasyonlar gözlem altina alinmalidir.
Türk genomuna ait çalismalar sürmektedir.
Özellikle saf Türk boylarinin yerlestigi yerlerden alinan kan ve genetik numuneler çok önemlidir. Tüm Anadolu ve Ortadogu cografyasi üzerine detayli arastirmalar yapilmaktadir, bunun için önlem alinmasi gereklidir
Bir ara zihin kontrolu ile ilgili iddialarinizla gündeme gelmistiniz. Bu konu hakkinda rasyonelle saçma arasindaki çizgiyi nerede çizmek gerekiyor?
Zihin kontrolü, beyin yikama, psikolojik savas yillardir üzerinde makaleler yazdigim bir konu. Skulls and Bones Society ve Bohemian Grove isimli gizli örgütleri ilk kez ben Türk okuruna açiklamistim .
Isterseniz kisaca şöyle tanımlayayım:
Zihin kontrolü” psikolojik ve nörokimyasal teknikleri çok iyi kullanan kültlerin, tarikatlarin veya istihbarat örgütlerinin uyguladigi, temelinde bir kisinin veya grubun davranisini, inançlarini, düsünme sistemini ve ideolojisini kontrol etmek veya degistirmek, o kiside farkli bir kisilik veya psikolojik yapi olusturmak için bilgisi disinda uygulanan tüm yöntemlere verilen addir. Nörokimyasal yöntemlerden, eşik altı algıya yönelik kognitif psikoloji tekniklere; hafıza silme çalışmalarından, halüsinojenlerle bilinç dışını deşifre edip koşullandırmaya kadar bir çok temel tekniğin kullanıldığı zihin kontrolü; psikiyatri, psikoloji, nörobilim, nörokimya, beyin haritalama, nöroşiruji ve nöroptaloji gibi disiplinlerle içiçe.
Bu konularda CIA, NSA, Alman Istihbarati, MOSSAD, KGB çok detayli çalismalar yapmislardir. Hangi noktada olduklari belirsizdir. Fakat Zihin Kontrolü psikolojik savas için de kullanilmaktadir. Örnegin Elektromanyetik dalgalarla uzaktan insan beyninin etkilenecegi konusu uydurmadan ibarettir, böyle bir teknoloji yoktur. Ama insan beyni kimyasal maddelerle ve diger psikoloji veya nörobilim teknikleri ile etkilenebilir, istenilen dogrultuda yönlendirilebilir. Zihin kontrolü ile ilgili anlatilan herseye inanmamak gerekir, çünkü zihin kontrolü konusunda gerek literatürde, gerekse internette çok fazla dezinformasyon vardir.
Ecevit'le ilgili Aktuel'e kapak olan bir beyanatinizi hatirliyorum. Mevcut Basbakan Recep Bey'in de kafasi hayli karisik gözüküyor. Kendisini, kendi içinde çeliskili demeçler verirken; ani çikislar yaparken çok sık görmeye basladik. Benzer bir süreç sözkonusu olabilir mi?
Yabanci istihbarat örgütleri Türkiye içerisinde çesitli çalismalar yapmaktadirlar. Bu örgütlerin yaptiklari operasyonlar basbakanlarimizi bile etkilemektedir. Bu konuda bizim herhangi bir savunma mekanizmamiz yoktur. Bu nedenle Kara Bilim veya Kara Tip tekniklerini kullanan yabanci istihbarat yapilarina veya ordulara karsi yapabilecegimiz hiç bir sey yoktur. Bu konularin bilim adamlari tarafindan arastirilmasi sarttir. Yabanci istihbarat örgütleri hemen her kritik kisiye zihin kontrolü yapabilecek yetenektedir.
Özellikle NATO görevi yapan subaylara veya yurtdisindaki istihbaratçi personele, ya da bazi kilit noktalardaki bürokratlara özel bir egitim ve operasyondan geçirdikten sonra istediklerini yapabilirler: Öyle ki bu tekniklerin Mançurya Kobayi denen robotlastirilmis insan olusturmada çok basarili olarak kullanildigi iddia edilmistir .
Son günlerde yasanan eylemleri de düsündügümüzde ve sizin zihin kontrolü ile ilgili tezlerinizi de önümüze koydugumuzda; birilerinin istedikleri alanda intihar bombacisi yetistirip, üzerine El-Kaide etiketi yapistirip servis etmesi hiç zor degil anlasilan...
Söyledigim gibi sizin basbakanlariniza bile operasyon yapabilecek durumdalar ve Türkiye bu konulari bilmiyor, kendini savunamiyor. Sonuçta Türkiye mutlaka bu operasyonlara maruz kalmaktadir. Intihar bombacilarinin veya PKK militanlarinin ilaçlanmis olma olasiliklari çok güçlüdür. Pek çok inançli militani El-Kaide militani gibi servis etmek tabii ki mümkündür. Fakat sorunumuz CIA ve yabanci istihbarat örgütlerinin hangi noktada olduklarini bilmememizden kaynaklanmaktadir.
Sayın Sayın;
Zamanınızı ayırdığınız için çok teşekkür ediyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. Ülke adına çalışan her ismin başına şu veya bu şekilde gelen, içinden geçmekte olduğunuz zorlu süreci de en kısa zamanda atlatmanızı diliyoruz.